Gazetecilerin Tutuklama Teşvikine Önlem Alınmalıdır

By gundem
6 Min Read

Adnan Oktar’dan Duyurudur

BASIN KURULUŞLARINA

Tutukluluk Bir Çare Değildir;
Gazetecilerin Tutuklama Teşvikine Önlem Alınmalıdır

Son dönemlerde ülkemizde bir tutuklama furyasının başladığı, her suçlamada SON İHTİMAL olarak değerlendirilmesi gereken tutuklama tedbirinin İLK İHTİMAL olarak devreye sokulduğu ve bunun sonucunda cezaevlerinin akıl almaz boyutlarda dolduğu malumunuzdur. Sorunun çok çeşitli detayları bulunmaktadır kuşkusuz; ancak burada üzerinde durmak istediğimiz husus, tutuklama tedbirinin bu kadar kolay ve rahat uygulanmasının bir sonucu olarak, özellikle gündemi şekillendiren bir kısım gazetecilerin ve onların etkilediği halkın, en ufak bir meselede hemen TUTUKLAMA ÇIĞIRTKANLIĞI yapmasıdır. Söz konusu gazetecilerin, ellerindeki imkanları bu yönde kullanmaları, halkı galeyana getirmeleri ve bu konuda kamuoyu oluşturarak yargıyı doğrudan etkilemeleridir.

Bu akıl almaz derecede yaygın hale gelmiş bir problemdir. Örneğin bir kişi, karşısına aniden çıkan bir yayaya çarpmakta, taksirle onun ölümüne sebep olmaktadır. Bu, son derece üzücü bir olaydır ve kuşkusuz bu kazayı yapan kişiyi ciddi bir vicdani ağırlık taşımaktadır.

Ancak bu adı üstünde KAZADIR; İSTEMEDEN GERÇEKLEŞMİŞTİR. Muhtemelen caddeye aniden çıkan kişinin ihmalkarlığından kaynaklanmıştır, fakat bu konuda elbette çarpan taraf sorumlu tutulmuştur.

Böyle bir durumda bile, devreye giren bir kısım gazeteciler ve halkın bir kısmı, yoğun bir PROPAGANDAYA başlamakta ve söz konusu kişinin MUTLAKA TUTUKLANMASI için kamuoyu oluşturmaktadırlar. Hatta bununla da kalmamakta, bu kişinin HAPİSTEN HİÇ ÇIKMAMASINI istemektedirler. Olur da kişi mahkemece suçsuz bulunur ve tahliye edilirse, buna karşı DAHA DA ÖFKE DUYMAKTA, YARGININ KARARINI ASLA TANIMAMAKTA VE TEKRAR TUTUKLANMASI için YOĞUN PROPAGANDALARA tekrar başlamaktadırlar.

Sanki böyle şeyler kendi başlarına hiç gelmeyecekmiş gibi, başkalarının tutuklanmasını çok kolay görmektedirler. Ancak, olur da bir sebeple kendileri tutuklanırsa, tutukluluğun hiç de öyle zannettikleri gibi matah bir şey olmadığını, tüm ailesinden, yakınlarından, sevdiklerinden uzakta, kilit altında olmanın, işini, sosyal çevresini, maddi gelirini yitirmiş olmanın o kadar kolay bir şey olmadığını anlayacaktır. Ancak garip bir biçimde, gerek söz konusu gazeteciler gerekse onlara destek veren halk, kendilerinin de başlarına böyle bir şey gelebileceğini hiç hesaba katmamaktadırlar.

Tutuklama cinneti, ülkemizde rahatça uygulanan ve destek gören bir felaket haline geldiğinden, söz konusu gazeteciler de, buna uyan bir kısım halk da, hep bir ağızdan, kişi ne kadar ceza alırsa o kadarını cezaevinde geçirmesini istiyorlar.

Hatta 5 yıl ceza aldıysa, bununla da rahat etmiyorlar; mutlaka 10 yıl alsın istiyorlar.

Bunun dışında hiçbir şeyle tatmin olmuyorlar.

O kişinin eyleminde suçlu olup olmamasıyla ilgilenmiyorlar.

Onun hapse girmesinin KENDİLERİNİ TATMİN EDECEĞİNE inanıyorlar.

Bu kişinin dışarıda bakmak zorunda olduğu bir ailesi, bir çevresi olduğunu düşünmüyorlar bile.

Böyle bir manipülasyonla, o kişinin, örneğin o sırada 1 yaşında olan çocuğuna ancak 6 yaşında kavuşacağını düşünmüyorlar.

Hapse girdiği takdirde, o sırada kanser hastası olan annesinin bakımını kimsenin üstlenemeyeceğini akıllarına dahi getirmiyorlar.

Varsa yoksa KENDİ İNTİKAM DUYGULARININ TATMİN EDİLMESİNİ istiyorlar. Bu intikam duygusunun neye dayandığı ise asla anlaşılamıyor. Sadece tutuklama cinnetine uyum göstermiş oluyorlar.

Kazara ölen kişi adına, bu kazayı işleyen kişinin de bir nevi ölmesini istiyorlar. Çünkü bu kadar uzun süre hapse girmek, bu kişiler için ölüm gibi oluyor. Hayatları ortadan kalkıyor.

Bu durum sadece kaza yapanlar için değil, toplumda bir suç ile eşleştirilen herkes için bu şekilde. Kimin tutuklanacağı, kimin ne kadar hapiste kalacağı, tahliye olup olamayacağını SÖZ KONUSU GAZETECİLER VE BİR KISIM HALK BELİRLİYOR.

Dikkat ederseniz, hiç kimse, SUÇLULAR EĞİTİLSİN, TOPLUMA KAZANDIRILSIN diye bir şey söylemiyor. KİMSE ONLARIN KAZANILMASI TARAFTARI OLMUYOR.

İnsanların beraat ve tahliye kararlarına, af çıkmasına SEVİNMELERİ GEREKİRKEN, bilakis bu ihtimallerden DEHŞETE KAPILIYORLAR. Sadece, bu kişilerin hapiste üstlerine kapıların kapatılmasını, asla çıkmamalarını, yok edilmelerini istiyorlar. KENDİ BAŞLARINA GELSE DEHŞETE KAPILACAKLARI EYLEMLERİN, BU KİŞİLERİN ÜZERİNDE PERVASIZCA UYGULANMASINI İSTİYORLAR.

Normalde kanuna göre tutuklanmayacak kişiler bu kamuoyu baskısı nedeniyle tutuklanıyorlar. Mahkemeler dışında böyle pervasız ama etkili sokak mahkemeleri kurulmuş oluyor. Ceza Mahkemeleri dahi buna uymak zorunda kalıyorlar. Bu hukuksuzluk silsilesi, genele sirayet ediyor.

Takdir edersiniz ki, şu an cezaevleri hukuksuzluklar nedeniyle cezaevine giren insanlarla dolu.

Bu durum, suçsuz insanların hapiste tutulmasının yanı sıra, TOPLUMDA ÜRKÜTÜCÜ BİR AFOROZ MEKANİZMASININ OLUŞMASINA neden olmaktadır. Birbirini suçlayan, birbirini yargılayan ve herkesin hapiste yok edilmesini isteyen bir zihniyet, ülkemiz adına oldukça korkutucu bir tabloyu beraberinde getirmektedir. Basının ve ondan etkilenen halkın ACIMASIZLAŞTIĞI bir toplum, ülkenin geleceğine kara bir bulut gibi çökecektir.

SEVGİNİN anlatılması ve yaygınlaştırılması gerekirken, SEVGİ VE MERHAMET TOPLUMU oluşturulması şartken, ortamın söz konusu basının felaket manipülasyonlarına bırakılması, GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN ve İSTİSNASIZ HERKESE SİRAYET EDEN büyük FELAKETLERİ beraberinde getirebilir. Basının bu konuda ciddi bir strateji değişikliğine gitmesi, insanları sevgi ve merhamete teşvik etmesi, bu yönde bir atılımda bulunması büyük önem taşımaktadır.

Takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.08.12.2025

Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir