CHP, Kumpas Davalarına Karşı Tedbir Almak İstiyorsa, Özellikle İki Konunun Üzerinde Durmalı

By gundem
16 Min Read

Cumhuriyet Halk Partisi’ne Adnan Oktar’dan Duyurudur

Sayın Özgür Özel ve CHP Kurmayları,

Takdir edersiniz ki, Mart 2025 tarihinden beri yaşadığınız süreç, son 7,5 yıldır Adnan Oktar dosyasında yaşanan sürecin tam olarak aynısıdır. Süreç, şafak baskınları, yapılan suçlamalar, etkin pişmanlar ve gizli tanıklar, beyandan ibaret iddianame ve askeri casusluğa varan sevk maddeleri, bu ve bunun gibi sayısız uygulama, tam olarak müvekkil ve arkadaşlarının yaşadığı akış ile yaşanmaktadır. Sn. Ekrem İmamoğlu ve diğer İBB tutuklularına yönelik eylemlerin kumpas olduğuna dair kanaatimizi getiren en önemli hususlardan biri, bütün bu kumpasın Adnan Oktar dosyasında eksiksiz yaşanmış olması ve İngiliz derin devletinin organize ettiği bu kumpas yöntemlerinde hiçbir aşamanın birbirinden farklı olmamasıdır.

Sizlerin yeni tecrübe ettiğiniz bu süreç, Adnan Oktar dosyasında 7,5 yıldır yaşanmaktadır ve gidişat aynı silsile ile devam etmektedir. Adnan Oktar dosyasında kumpas mahkemesi tarafından verilen ceza hükmü, ardından bu hükmün istinaf tarafından bozulması, bunun üzerine istinaf hakimlerinin sürülmesi ve haklarında soruşturma başlatılması, bu defa kumpasa eşlik eden başka hakimler tarafından istinaftan onama gelmesi, ardından yargılamanın tekrar başlaması, aynı hükmün tekrarlanması ve YARGITAY’IN DAHA DOSYALARI AÇMADAN birkaç ay içinde onama kararı vermesi süreci, çok önceden planlanmış bir süreçtir. Adnan Oktar operasyonunu yürüten Cumhuriyet Savcısının (İrfan Fidan), ANAYASA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE GETİRİLEREK, BU DOSYA HAKKINDA “KABUL EDİLEMEZLİK” KARARI VERMESİ de, adeta bir son noktadır.

Arada Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin hükmü bozması, beklenmedik ve durdurulamamış bir durum olmuş, bu da istinaf hakimlerinin sürülmesi ve haklarında soruşturma başlatılması yoluyla örtbas edilmiştir.

Bu süreçte Adnan Oktar davası sanıkları, oldukça kapsamlı savunmalar yapmışlar, iddia edilen eylemleri çürüten net deliller dosyaya sunmuşlar, tanık beyanlarıyla olayları netleştirmişler ve aralarında ceza kanununu yazan hukukçuların da bulunduğu ülkemizin hukuk duayenlerinden hukuki mütalaalarla suçsuzluklarını kanıtlamışlardır. Ancak bunların hiçbiri kumpas mahkemelerinde geçerli sayılmamış, hatta değerlendirmeye bile alınmamıştır.

Ne acıdır ki, şimdi benzer süreçleri yaşamak üzeresiniz. Bu sebeple zaman kaybetmeksizin, yaşanmış tecrübelerden faydalanmayı tercih edeceğinize dair inancımız tamdır.

Öncelikle dosyanız, tıpkı Adnan Oktar dava dosyası gibi, SADECE ETKİN PİŞMAN İFADELERİNE dayandırılmaktadır. Bu ifadelerde genel hakim olan üslup ise, “duydum”, “zannediyorum”, “yaptığını düşünüyorum”, “öyle olmalı”, “muhtemelen yapmıştır” şeklinde son derece farazi üsluplardır. Ancak davanız bir kumpas davası olduğu için, bu farazi üslupların tümü dikkate alınacaktır.

“Bizzat parayı ben verdim” diyen, “gördüm, şahidim” diyerek yalan söyleyen etkin pişmanlar karşınıza çıkacaktır. Buna karşı delillerinizi sunsanız bile, bütün bunlar YOK SAYILACAKTIR. Davanız süresince daima, “etkin pişman dediyse doğrudur” mantığıyla hareket edip savunmanızı KABUL ETMEYECEKLERDİR. Çünkü etkin pişmanların aleyhinize sarf ettiği tek bir kelime bile, kumpası kuranların işine gelmektedir.

Hatta BİR ETKİN PİŞMANIN YALAN SÖYLEDİĞİ KANUN ÖNÜNDE İSPATLANSA DAHİ, insanlar halen ONUN YALANLARI YÜZÜNDEN CEZAEVLERİNDE YATIYOR OLSALAR DAHİ, “ETKİN PİŞMANIN KENDİSİNİ KORUMAK İÇİN YALAN SÖYLEME ÖZGÜRLÜĞÜ VAR” denilerek, BU YALANA BİLE TOLERANS GÖSTERİLECEKTİR.

Bu durum, Adnan Oktar davasında tecrübe ettiğimiz bir durumdur. Şöyle ki;

Adnan Oktar davası kapsamında, bir sanık, etkin pişman tarafından kendisine iftira atıldığını BİLİRKİŞİ RAPORUYLA belgeleyerek ispat etmiş ve etkin pişmanın iftira attığı, MAHKEME TARAFINDAN DA KABUL EDİLMİŞTİR. Dolayısıyla, SANIĞIN İFTİRAYA UĞRADIĞI, MAHKEME KARARIYLA KESİNLEŞMİŞTİR.

Ancak sonrasında ilginç bir gelişme olmuş ve itiraz üzerine davayı gören Bölge Adliye Mahkemesi, kararı, ETKİN PİŞMANIN İFTİRA ATMA HAKKI OLDUĞU GEREKÇESİYLE BOZMUŞTUR.

Mahkeme kararında geçen ifadeler tam olarak şu şekildedir:

“…sanığın ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİ ÇERÇEVESİNDE VERDİĞİ BEYANLARININ, YETKİLİ MERCİYE İHBAR VEYA ŞİKAYET OLARAK DEĞERLENDİRİLEMEYECEĞİNDEN, sanığın eyleminin iftira suçu olarak nitelendirilmesinin mümkün bulunmadığı, dolayısıyla olayda iftira suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 1. Ceza Dairesi, Esas no: 2023/1368, Karar no: 2025/1117)

Görülebildiği gibi Bölge Adliye Mahkemesi de, söz konusu ETKİN PİŞMAN İFADESİNİN İFTİRA OLDUĞUNU KABUL ETMİŞTİR. Ancak kişinin, SÖZ KONUSU İFTİRAYI ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİ ÇERÇEVESİNDE ATMASINDAN DOLAYI, BU İFTİRANIN ŞİKAYET KONUSU OLAMAYACAĞINA HÜKMETMEKTEDİR.

Bir başka deyişle, KUMPAS DAVALARINDA, ETKİN PİŞMANIN YALANI, HER ŞARTTA KORUNMAKTADIR. Dolayısıyla, dava sürecinde bir kişinin yalan söylediğini kanıtlamanız dahi fayda etmeyecektir; mutlaka suçlu çıkarılacaksınız.

İşte tam da bu nedenlerle, kendi haklılığınızı ispat etmeniz dahi, şu aşamada bir işe yaramayacaktır.

Kanaatimizce, yapmanız gereken şey, bu kumpas planını ortadan kaldıracak, kumpasın dayandığı temelleri yıkacak İKİ TEMEL KONUYA ağırlık vermeniz olacaktır.

Bu iki konu:

  • Etkin pişmanlık düzenlemesinin ve
  • TCK 220/5 yasasının tümüyle kaldırılmasıdır.

CHP, Etkin Pişmanlık Düzenlemesinin Kaldırılması İçin
Önayak Olabilir

Etkin pişmanlık düzenlemesi, 2005 yılında yürürlüğe girdiğinde, temelinde sadece PKK terör örgütünü hedefliyordu. Tutuklu durumdaki Öcalan’ın, eylemlerden sorumlu tutulabilmesi ve terör örgütü tarafından kandırılmış gençlerin geri kazanılabilmesi için o dönemde böyle bir yöntem düşünülmüştü.

Ancak bu yasa, zaman içinde temel amacından saptırılarak, kumpas davalarında, kumpasa uğratılan kişiye astronomik cezalar verilebilmesinin en kestirme yolu olarak kullanılmaya başlandı.

Çeşitli yöntemlerle, etkin pişman oluşturma girişimleri başladı.

Örgütle suçlamak, günümüzde kumpasların moda akımı olduğundan, “örgüt üyesi” yaftasıyla insanları toplamak, sonra onları tutuklulukla ya da hapisten çıkamamakla korkutmak veya onlara biraz menfaat sunmak, başvurulan en basit yöntem haline getirildi. Korkan veya menfaati cazip bulan bu kişilerin yapması gereken de, lider ve üye suçlamaları yapılanlar hakkında bazı yalanların altına imza atmaktı.

İş bu kadar kolaylaşınca, kumpas davalarında kişileri hapiste tutmak da o kadar kolaylaştı.

Genel Başkan Sayın Özgür Özel’in de dikkat çektiği gibi, etkin pişman ifadelerini destekleyecek tek bir delil dahi dava dosyalarında bulunmamaktadır. Ancak dahası da vardır; zaten buna ihtiyaç bile duyulmamaktadır. Çünkü amaç zaten sadece, bir kişiye o cümleleri söyletebilmektir. Kumpas hukuka göre işlemediğinden, kendisini hapisten kurtarmak için iftiralar atabilen tek bir kişinin beyanı, kumpas mahkemelerine yetmektedir.

Korkutarak şikayetçi elde etme meselesi, Adnan Oktar dosyasının ana konusunu oluşturmuş, hatta yapılan polis baskınının ardından cezaevine konulan kişilere, karşı taraftan çeşitli avukatlar gönderilmiş ve “elimdeki bu kağıtları imzala ve ön kapıdan çık” teklifi yapılmıştır. Bu vaat, uygulanmıştır da. İddianame, sadece bu kişilerin ifadelerinden oluşturulmuş, hatta bazı kişiler, suçlamalardan ÖNCE tutuklanmış, şikayetçisi sonra üretilmiştir.

Adnan Oktar dava dosyası kapsamında yaşanan hukuksuzluklar, 7 yıl boyunca, dava dosyasına, kamuoyuna ve hükümet yetkililerine yazılı olarak iletilmeye çalışılsa da, bu vahim durumu gereği gibi anlatmak pek mümkün olmamıştır. Çünkü söz konusu dava kapsamında SAVUNMA TAMAMEN YOK EDİLMİŞTİR. Dört bir yandan kumpas destekçilerinin kiraladığı basın tarafından KARA PROPAGANDALAR devam etmiş ve sanıkların sesi hiç duyulmamıştır.

ANCAK SİZİN BÖYLE BİR DURUMUNUZ YOKTUR. Fikirlerinizi hem Meclis’te hem de halk nezdinde duyurabilme imkanınız olduğu gibi, halkın büyük bir bölümünün desteği açık şekilde sizinledir. Dolayısıyla, BU KONUYU YOĞUN GÜNDEM YAPMA ve BU YASANIN KALDIRILMASI İÇİN GEREKEN HUKUKİ GİRİŞİMLERDE BULUNMA İMKANINIZ VE GÜCÜNÜZ vardır. Bunun tarafınızca, kolaylıkla başarılabileceği kanaatindeyiz.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu hususta oldukça işinize yarayacak kararlar almıştır. AİHM, genelde “bir hukuki çıkar karşılığı verilen” her türlü ifadeyi, özelde etkin pişman ifadelerini “yan delil” olarak kabul etmektedir. Ancak ve ancak, beyanın doğruluğunu ispatlayan güçlü bir delil varsa (itiraf, görüntü kaydı, tıbbi rapor gibi), o delili takviye eden ve doğrulayan bir yan delil olarak kullanılmasına izin vermektedir. EĞER TEK DELİL BU BEYANSA, O ZAMAN HÜKMÜN BU DELİLE DAYANMASINA İZİN VERMEMEKTEDİR.

Buna bir örnek şu şekildedir:

Ne var ki, itirafçılar tarafından verilen ifadelerin kullanılması zor problemler de doğurmaktadır; çünkü bu tür ifadeler, nitelikleri gereği manüpilasyona açık olup, İtalyan hukukunun itirafçılara tanıdığı avantajları elde etmek amacıyla veya kişisel intikam duygularıyla verilmiş de olabilirler. Bu tür ifadelerin bazen MUĞLAK olabileceği ve bir kimsenin alakasız değilse bile DOĞRULANMAMIŞ İDDİALARA DAYANILARAK SANIK DURUMUNA SOKULABİLME VE GÖZALTINA ALINABİLME RİSKİ hafife alınamaz (bk. Contrada – İtalya, başvuru no. , Komisyon’un 14 Ocak 1997 tarihli kararı, Decision and Reports, c. 88-B, s. 112).

Bu nedenle, ulusal mahkemelerin de kabul ettiği gibi, İTİRAFÇILARIN İFADELERİNİN BAŞKA DELİLLERLE DESTEKLENMESİ ZORUNLUDUR. Ayrıca, BİR DUYUM, MUTLAKA OBJEKTİF DELİLLERLE DESTEKLENMELİDİR.

(Labita/İtalya ([BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, §§ 152-159)

Yargıtay kararlarında da benzer değerlendirmelerin yer aldığı görülmektedir. Örneğin Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 12/9/2018 tarihli ve E.2018/2944 ve K.2018/2741 sayılı kararının ilgili kısmındaki değerlendirme şöyledir; “İtirafçı sanık olup tanık sıfatı ile dinlenilen, ETKİN PİŞMANLIKTAN YARARLANMAK İÇİN SANIK ALEYHİNE BEYANDA BULUNMA HUSUSUNDA HUKUKİ MENFAATİ BULUNUN S. A. İSİMLİ KİŞİNİN ANLATIMI TEK BAŞINA HÜKME ESAS ALINAMAYACAĞINDAN…”

Yargıtay’ın, özellikle de AİHM’in bu konudaki değerlendirmeleri açıktır. Tüm bunların, düzenlemenin kaldırılması için etkili olacağı izahtan varestedir.

CHP, TCK 220/5 Maddesinin Kaldırılmasını Sağlayabilir

Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır”

Şeklinde kanunlaşan TCK 220/5 maddesi de, etkin pişmanlık yasası ile benzer dönemlerde devreye girmiş ve yine Öcalan’a yönelik olarak Meclis’ten geçirilmiş bir kanun maddesidir. O dönemde tutuklanan Öcalan’ın hüküm giymesi ve hapiste tutulabilmesi için, kendi emri ile başkalarının yaptığı eylemlerden sorumlu olması amaçlanmıştır.

Ancak şu an bu kanun, SUÇSUZ İNSANLARI YILLARCA HAPİSTE TUTABİLMEK İÇİN PERVASIZCA KULLANILMAKTADIR.

Şu anda Sn. Ekrem İmamoğlu ve İBB davasında yöneticilikle suçlanan diğer kişilere bu kadar yüksek cezalar istenmesinin tek sebebi budur. Aynı durum, Adnan Oktar davasında da aynı şekilde yaşanmıştır. Uyarımız şudur ki, ilerleyen süreçte, daha fazla sahte kişiye söyletilen daha fazla sahte ifade ile Sn. İmamoğlu’na SUÇLAMALAR GENİŞLETİLECEKTİR.

İşte bu nedenle, BU KANUNU HEDEF ALAN BİR ÇALIŞMA YAPILMASI GEREKMEKTEDİR.

Şu anda tüm duayen hukukçular, hatta kanunun yazarı Prof. Dr. Ahmet Gökçen (Adnan Oktar davasında sanık avukatlarından biridir), yine kanunun yazarı Prof. Dr. İzzet Özgenç, Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Mahmut Koca (Adnan Oktar davasında, örgütün olmadığına dair mütalaa sunmuşlardır) bile, söz konusu kanun maddesinin TAMAMEN ANAYASA’YA AYKIRI olduğunu belirtmektedirler.

Kanunun yazarı olan Prof. Dr. Ahmet Gökçen‘in, Adnan Oktar davası yargılamaları esnasında müdafisi olduğu sanık Merve Büyükbayrak adına yaptığı savunmada sarf ettiği şu cümleler mutlaka dikkate alınmalıdır:

Prof Dr. Ahmet Gökçen’in, 2022/158 esas sayılı dava kapsamında, 09/11/2022 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne vermiş olduğu beyan:

Prof. Dr. Ahmet Gökçen: Bu 220/5’in getirilmesi çok ciddi bir iştir. Yani yargı makamlarının kullandıkları devlet yetkisini kat kat arttırmaktadır. 128 de böyledir. Eski kanunda CMK’nın 128’i yoktu. Bu yeni kanunda efendim getirilmiştir. Keza burada da işte gene bu 220/5’in getirilmesi, niçin getirildi. Claus Roxin, Alman hukukçu, işte eğer günümüzde örgütlü suçla, örgütle suç işlenebildiği için, örgütle suç işlemek kolay olduğu için, eğer öyle bir örgüt var ve biri diğeri diğerinin yerine ikame edilebiliyor. PKK bir yerde yol kesiyor, orada başarısız olunca onun yerine başka bir ekip gönderip o saldırıyı gerçekleştirebiliyorsa bu takdirde yapılabilir. Abdullah ÖCALAN yakalandı 125’den dava açtı. Bir tek ceza verilecek. Kanunda hüküm yok, yok. İşte o sebeple ceza hukukundaki gelişmeler dolayısıyla 125’den bir hüküm verildi. O 125’den verilen hüküm müebbet hapse çevrildi. Aman bir halt çıkacak bir şey olacak diye korkuyoruz, ödümüz, devlet olarak ödümüz patlıyor. Neden, çünkü ceza kanunu yetersiz. Ceza kanuna hüküm koyuyoruz. Bu sefer de nasıl uygulanıyor.

(…) Kanunun suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. Onun için zaten suç örgütü kuranlar yazmadık oraya biz. Kanunun suç saydığı hükümleri, fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar dedik 220/5’te efendim, öyle kurulmuş bir örgütün ikame edilebilirlik şartı var. Ve TCK’nın 37. maddesindeki iştirak hükümleriyle birlikte değerlendirilerek iki 220/5 uygulanması gerekir. 220/5’in uygulanabileceği bazı dosyalarda mesela FETÖ dosyalarında bile 220/5’ten dava açılmamıştır. İşte bu ikame edilebilirlik noktasındaki kaygıdan dolayı. PKK bakımından, PKK’nın gerçekleştirdiği fiiller bakımından bunlar yapılabilir.

(…) Dolayısıyla, bu 220/5 konusuyla ilgili olarak, özellikle efendim, Adem SÖZÜER ve Mahmut KOCA arkadaşımızın, çok seçkin ceza hukukçularıdır, yazdıklarını, aşağı yukarı aynı şeyleri söylüyoruz, dikkate almanızı istirham ediyorum.

(…) Gerçekten bu kanunun hazırlanmasında İzzet Bey, Adem SÖZÜER ve bendeniz komisyonda danışman olarak bulunduk. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yani bu 220/5’i biz önerdik ve işlenen suç karşısında devlet aciz kalmasın, hukuk devleti aciz kalmasın diye. Biraz önce Öcalan örneğini verdim sizlere ve BUNUN UYGULAMASIYLA İLGİLİ OLARAK DA BUGÜNE KADAR HİÇ BU KADAR CAN ACITICI BİR ŞEKİLDE UYGULANDIĞINI GÖRMEDİM, ON YEDİ YILDIR.

CHP, söz konusu hukukçulardan da destek alarak, bu kanun maddesinin kaldırılması veya kapsamının değiştirilmesi yönünde bir teklif çalışması yapmalıdır.

Sonuç

Söz konusu iki maddenin yürürlükten çıkarılması, keyfi ve kağıt üzerinde sahte örgütler oluşturup, suçlanan kişileri binlerce yıla mahkum etme sahteciliğini tamamen ortadan kaldıracaktır. Sahte örgüt suçlamalarının tek dayanağının suiistimal edilmiş bu iki madde olduğu unutulmamalıdır. CHP, eğer dilerse, yukarıda örneğini verdiğimiz ve bir etkin pişmanın söylediği yalanın korunmasını öngören İstinaf Mahkemesi kararını da yaptığı başvurular esnasında kullanabilir. Ayrıca her iki kanun maddesi kapsamında yapılan haksızlıklarla ilgili detaylı bilgi ve destek vermeye de hazır olduğumuzu belirtiriz. (Adnan Oktar davasında, isnat edilen eylemler sırasında yurt dışında olduğunu belgeleyen sanıklar bile, etkin pişman ifadeleri yeterli bulunarak onlarca yıla mahkum edilmişlerdir)

Eğer bu konularda tedbir alınmazsa, daha fazla etkin pişman üzerinden DAHA FAZLA SUÇLAMA ÜRETİLECEK ve Sn. Ekrem İmamoğlu’na ve İBB davasında yöneticilikle suçlanan diğer kişilere DAHA FAZLA SUÇLAMA YÜKLENİLECEK, Adnan Oktar davasında olduğu gibi sürekli olarak YENİ SORUŞTURMALAR VE DAVALAR AÇILACAK, bir suçlama bitmeden diğeri devreye girecek ve mahkemeye delil sunulması HİÇBİR FAYDA ETMEYECEKTİR. Bunun sonucunda Ekrem İmamoğlu’na verilecek olan binlerce yıllık hüküm, yine kumpas mahkemeleri yoluyla ONANACAKTIR.

İBB davasındaki süreç, şimdiye kadar Adnan Oktar davasıyla başa baş aynı olaylarla ilerlemiştir. Bundan sonraki süreci de tahmin etmek bizler için zor değildir. Keza, Türkiye’de kumpasın yöntemi tektir ve bunu uygulayanlar, hiçbir şey olmamış gibi aynı yöntemleri tekrarlamaktan bir beis görmemektedirler. Dolayısıyla, bu konuyu temelden bitirmek için girişimde bulunmak en doğrusu olacaktır.

Takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 06.12.2025

Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir