Günümüzde özellikle dizi, film, moda içerikleri ve sosyal medya platformlarında; fiziksel olarak neredeyse istisnasız şekilde “çok zayıf” vücut yapısına sahip kadınların yer alması dikkat çekmektedir. Bu yoğun telkin sonucunda “0 beden” olarak adlandırılan bu zayıflık ölçüleri, toplumun büyük bir kesimi tarafından benimsenmeye ve “ideal vücut” olarak kabul edilmeye başlanmıştır.
Toplumda giderek güçlenen bu “mükemmel kadın bedeni 0 bedendir” algısı ise insanları bu kalıba uymaya teşvik etmektedir.
Son derece sağlıklı kiloda olan kadınların dahi, medyada ve sosyal çevrelerinde “kilolu”, “güzellik ve estetik standartlarına uymayan”, “kusurlu” veya “yetersiz” olarak etiketlenmesi, genç kadınların kendi bedenlerine olan bakış açılarını olumsuz etkilemektedir. Bu durum özellikle de genç kızların, ne pahasına olursa olsun, kendilerini bu ölçülere uydurma çabası içine girmelerine yol açmakta; özgüven kaybına, sosyal baskıya ve sağlıksız zayıflama girişimlerine neden olmaktadır.
Medyada sürekli tekrarlanan ve özendirilen bu “tek tip” ve “aşırı zayıf” beden algısının zamanla toplumun tümüne yayılmasıyla “yeni bir estetik kriter” ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda “sağlıklı bedene sahip kadınlar” artık “güzel” veya “normal” olarak görülmemekte; güzellik algısı ciddi şekilde bozulmaktadır.
Bu nedenle konu, yalnızca estetik bir tercih konusu olmaktan çıkmış, genç kuşakların fiziksel ve ruh sağlığını ve toplumsal değerlerini doğrudan etkileyen ciddi bir sorun haline gelmiştir.
Bu Durum Her Geçen Gün Daha Tehlikeli Bir Hal Almaktadır.
Aşırı zayıflığın bu kadar öne çıkarılması, genç kadınların hem fiziksel hem ruhsal sağlığı açısından ciddi riskler doğurmaktadır. Bunun yanı sıra toplumda yanlış bir örnek oluşturmakta ve güzellik kavramını sağlıksız bir noktaya taşımaktadır. “0 beden ideali”, özellikle gelişme çağındaki genç kızların kendilerini gerçek dışı standartlarla kıyaslamalarına yol açmakta ve bu durum hem psikolojik hem de fiziksel olarak kişisel gelişimlerini olumsuz etkilemektedir.
Kadınlara Yönelik Acımasız Eleştiri ve Linç Kültürü Bu Baskıyı Daha da Artırmaktadır.
Sosyal medyada ve bazı televizyon programlarında kadınların fiziksel görünümleri üzerinden yapılan yıkıcı ve kırıcı yorumlar, genç kızlar üzerinde yıpratıcı bir baskı oluşturmaktadır. Sağlıklı kilodaki kadınların bile “kilolu” veya “kusurlu” olarak etiketlenmesi, kadın bedeninin sürekli bir “yargılama objesi” haline gelmesine sebep olmaktadır.
Ayrıca bu sert söylemler, bazı kadınlar tarafından, yine kadınlara karşı tekrar edilmekte ve kadınlar da genç kızların beden algısını olumsuz yönde şekillendirmektedir. Bu durum, kadınlar arasında dayanışmayı ortadan kaldırmakta ve rekabet kültürünü normalleştirmektedir.
Toplumsal Bir Karşı Duruş Sergilenmediği İçin Bu Yanlış Algı Hızla Yayılmaktadır.
Bu olumsuz söylemlere güçlü bir toplumsal tepki verilmediği için, kadınların bedenini acımasızca eleştiren kişiler kendilerine daha fazla alan bulmakta ve baskı kültürünü büyütmektedir.
Oysa toplum bu konuda bilinçlense ve doğru bir tavır birliği oluşsa; bu yanlış yaklaşımın etkisi önemli ölçüde azalacaktır.
- “0 beden değil; sağlıklı beden önemli ve değerlidir” mesajının yaygınlaşması,
- Tek tip ve aşırı zayıf beden dayatmasına karşı toplum olarak bir duruş sergilenmesi,
- Gençlerin bu konuda doğru bilgilendirilmesi
yanlış beden algılarına yönelik olumsuz telkinlerin etkisini azaltacaktır.
Bu nedenle dizilerde, filmlerde, moda programlarında ve sosyal medya içeriklerinde bu sorunun açıkça anlatılması gerekmektedir. Genç kızların bilinçlendirilmesi, bu sürecin en önemli adımlarından biridir.
Genç Kızlar Bu Baskıya Kapılarak Sağlıksız ve Tehlikeli Yöntemlerle Zayıflamaya Yönelmektedir.
Bu baskı altında kalan genç kızlar, hızla ve kontrolsüz bir şekilde kilo verme çabasına girmekte; bu çaba çoğu zaman sağlıksız yöntemlerle ilerlemektedir. Bu durum, hem fiziksel hem psikolojik açıdan ciddi sağlık riskleri oluşturmaktadır.
Zayıflama iğneleri, haplar, çaylar, çok düşük kalorili diyetler gibi yöntemler yaygın şekilde kullanılmakta; bu da kas erimesi, bağışıklık sisteminin zayıflaması, hormonal bozulmalar, vitamin-mineral eksiklikleri, yeme bozuklukları gibi ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Kalpte de kas dokusu bulunduğu için aşırı zayıflama, kalp kası erimesi gibi tehlikeli durumlara yol açabilmektedir.
Bu baskı sonucunda birçok genç kız “bir deri bir kemik” kalmakta, beslenme düzenleri bozulmakta, hastalıklara karşı dirençleri düşmektedir. Yorgunluk, halsizlik, sosyal hayata karşı isteksizlik, saç dökülmesi, cilt sorunları ve depresif ruh hali bu sürecin yaygın sonuçları arasındadır.
Dolayısıyla bu konu yalnızca bireysel bir estetik sorunu değildir; bir neslin genel sağlık durumunu olumsuz yönde etkileyen toplumsal bir tehlike haline gelmiştir.
Kadınlar Arasında da “Kıyas Yapma” Kültürü Büyük Ölçüde Artmaktadır.
Bu yanlış algı, bazı kadınların da birbirlerine karşı daha acımasız davranmasına zemin hazırlamaktadır. Kıyaslama, küçümseme ve alay etme gibi davranışlar normalleşmekte; bunlar da genç kızların psikolojik dünyasında derin tahribatlar oluşturmaktadır. Kadınların birbirlerine destek olması gerekirken, bu baskı kültürü rekabeti ve yersiz eleştiriyi artırmaktadır.
UNUTULMAMASI GEREKEN DEĞERLER: SEVGİ VE RUH GÜZELLİĞİ
Kadınlara yönelik bu acımasız eleştirilerin altında yatan ana sebep ise toplumdaki sevgi eksikliğidir. Bir insana sevgiyle bakabilen kişi, onun bedeninde kusur aramaz; aksine, ondaki ruh güzelliğini, karakterini, ahlakındaki üstün yönleri görür. Çünkü gerçek güzellik yalnızca bedende değildir. İnsanın fiziksel güzelliği; kalbinde, niyetinde, düşüncesinde ve ahlakındaki değerlerle bir bütün olarak var olduğunda anlam kazanır.
Sevgi eksik olduğunda, insanlar dış görünüşe gereğinden fazla odaklanır; yargılamaya, eleştirmeye, incitmeye ve küçümsemeye daha yatkın hale gelirler. Günümüzde de genç kızları ve kadınları inciten bu sert söylemler, aslında toplumda sevgi ruhunun gereği gibi yaşanmadığını da göstermektedir.
Oysa sevgi ve saygının arttığı bir toplumda, insanlar birbirine görünüşünden değil, karakterinden ve ruh güzelliğinden dolayı değer verir. Genç kızlar baskı altında değil; kendilerine pozitif baktıkları, değerli olduklarını hissettikleri ve ruhlarının güzelliğine inandıkları için sağlıklı yaşam sürerler. Bu nedenle güzelliğin tek bir beden ölçüsüne sığmadığının; her insanın ruhuyla, kişiliğiyle, pozitif ahlakıyla bir bütün olarak değer taşıdığının hatırlatılması son derece elzemdir.
Sevgi büyüdükçe, bu yanlış algılar azalacak ve yerini daha vicdanlı, daha hoşgörülü ve yapıcı bir dünya anlayışına bırakacaktır. İnsanların birbirine sevgiyle bakabildiği bir toplumda, kimse bir başkasının bedenini eleştirme ihtiyacı hissetmeyecek; insanlar birbirlerine asıl güzelliğin, kişinin ruhunda saklı olduğunu bilerek yaklaşacaktır.
Devletimizin Bu Süreci Ciddiyetle Ele Alması Gerekmektedir.
Aşırı zayıflığın ideal ölçüler olarak sunulması, genç neslin fiziksel ve ruhsal sağlığını tehdit eden önemli bir toplumsal sorun haline gelmiştir. Bu nedenle devletimizin ilgili kurumlarının gerekli önlemleri alması; medya içeriklerinin denetlenmesi, gençlere yönelik bilinçlendirme çalışmalarının yapılması ve tehlikeli zayıflama ürünlerinin kontrol altına alınması büyük önem taşımaktadır. Doğru adımlar atıldığında bu olumsuz gidişatın önüne geçilebilir ve genç nesiller daha sağlıklı, daha güçlü ve daha özgüvenli insanlar olarak yetişebilir.
Konunun ciddiyeti nedeniyle devlet kurumlarının, medya kuruluşlarının ve toplumun bilinçlendirilmesi ve bu hususun devletimizin ve ilgili tüm kurumların gündeminde acil olarak yer alması son derece önemlidir.
Müvekkilin konuya ilişkin değerlendirmelerini takdirinize sunar, bilgilerinize arz ederiz.