Kur’an Sevgiyi Öğretir; Diyanet Buna Öncelik Vermelidir

By gundem
16 Min Read

Adnan Oktar’dan Duyurudur

KUR’AN’IN YOLU, ÖNCE SEVGİYİ ÖĞRETMEKTİR;
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI BUNA ÖNCELİK VERMELİDİR

Sayın Diyanet İşleri Başkanı;

İnsanların sevgisizlikle, dinsizlikle, güvensizlikle, adaletsizlikle, geçim derdiyle ve sayısız zorlukla yüz yüze kaldığı ülkemizde, misyonunuz önemli ve büyüktür. Mevcut şartlar nedeniyle Türk halkının, özellikle de gençlerin, dinsizliğe sürüklendiğinin, ateizm, deizm gibi ideolojilerin gençler arasında tercih edilir birer seçenek olarak yaygınlaştığının eminiz farkındasınız. Bu sorunun; “gençlere ulaşamıyoruz” diyerek ötelenmesiyle, daha fazla cami açılmasıyla, kadınların özgürlüklerini alma üzerine kurulu Cuma hutbeleriyle ortadan kalkmayacağı da ortadadır. Gençler, büyük ölçüde Diyanet’in şu ana kadarki hatalı politikaları nedeniyle kendi dinlerinden uzaklaşmışlar ve tepkili hale gelmişlerdir.

Bu, ülkemizin şu anda karşı karşıya kaldığı en temel sorundur.

Dini Konuları, Normal Ses Tonuyla, Doğal Bir Üslupla
ANLATAMAMA Samimiyetsizliği

Müvekkil Adnan Oktar, şu anda ülkede, sanki böyle bir sorun hiç yokmuş gibi, Türk halkı, Allah’ı sevmeyi, Allah’ın yarattıklarını sevmeyi öğrenmiş ve imani hiçbir sorun kalmamış gibi, çeşitli hocaların, asıl konuyu bir yana bırakarak, “ticaret hukuku” gibi tali konulara değindiklerine dikkat çekmektedir. Yine bu tip konuları, tamamen genizden gelen ÖZEL BİR SES TONUYLA, DOĞALLIKTAN UZAK ÖZEL BİR ANLATIM ŞEKLİYLE dile getirdiklerini ifade etmektedir.

Müvekkile göre, ne zaman dini bir konu üzerine konuşulsa, söz konusu hocalar, istisnasız olarak bu özel ses tonunu tercih etmekte, SESLERİNİ ÖZENLE YAVAŞLATIP MASAL ANLATIR GİBİ APAYRI BİR ÜSLUBA GEÇMEKTE, adeta din ayrı-dünya ayrı mesajı verircesine, AĞIR, AĞDALI, AYRI BİR KİŞİLİK VE AYRI BİR ÜSLUP içine girmektedirler. Dini konulara özel bu ses tonu ve tavır ile, dinin, ancak ve ancak SAMİMİYETSİZ BİR RUH VE SAMİMİYETSİZ BİR ORTAM içinde, NORMALİN DIŞINDA BİR HAYATTA yaşanabileceğine dair bir görüntü vermektedirler.

Müvekkile göre söz konusu kişiler, normal hayatlarında gayet olağan ve doğal ses tonlarıyla, doğal bir üslupla ve doğal bir hızda konuşmaktadırlar. Kendi iş ortamlarında, ticaretlerini yaparken hiç özel bir üsluba ihtiyaç duymamakta, seslerini ağır ve ağdalı, uhrevi görünümlü bir hale getirmeye uğraşmamakta, normal bir konuşma hızı ile doğal bir akış ile gündelik hayatlarına devam etmektedirler.

BU SAMİMİYETSİZLİĞE, SADECE DİNİ KONULAR KONUŞURKEN BAŞVURMAKTADIRLAR. Müvekkile göre bu kişiler, kendileri dini hayatlarının bütününe yerleştiremedikleri için, din konuşulan bir ortamın UHREVİ, UZAK VE YAŞANILAMAZ bir görünümde olmasına özen göstererek, kendilerini de OLDUKLARINDAN FARKLI gösterme eğilimindedirler. İnsanları, İslam dinine yaklaşmaktan uzak tutan en büyük unsurlardan bir tanesi, işte bu samimiyetsizliktir.

Oysa müvekkile göre DİN, AKILCIDIR.

DİN; AKLA, BİLİME, RUHA, VİCDANA VE MANTIĞA HİTAP EDER. AKILCILIK, DİNDE EN TEMEL KONUDUR. Akılcılıktan uzak, gündelik hayatta asla kullanılmayan yapmacık bir ses tonuyla, samimiyetten ve doğallıktan uzak bir üslupla anlatım yapmak, insanlar üzerinde etkili olmadığı gibi İNSANLARI BU DÜNYADAN UZAKLAŞTIRIR; UZAKLAŞTIRMAKTADIR.

Müvekkil, böyle uhrevi bir anlatımın, konunun ve üslubun, BİR TEBLİĞ YÖNTEMİ OLAMAYACAĞINA dikkat çekmektedir. Bundan etkilenecek ve bunu bir hayat biçimi olarak tercih edecek olan bir gençlik OLUŞTURULAMAYACAĞI ortadadır. Dinin, AKIL VE BİLİM esas alınarak anlatılması gerekir.

Dinde SEVGİYİ Anlatmadan,
Ticaret Hukuku Anlatmaya Vakit Ayıran Zihniyet

Üsluptaki samimiyetsizliklerin yanı sıra, müvekkile göre, insanlara;

  • ALLAH SEVGİSİNİ anlatmak gerekirken,
  • KURAN’DA SEVGİYE VERİLEN ÖNEM anlatılmalıyken,
  • DİNİN ÖZÜNÜN SEVGİ OLDUĞU, TÜM KAİNATIN BU AMAÇLA YARATILDIĞI, TÜM VARLIKLARIN ALLAH’IN BİR TECELLİSİ OLARAK SEVİLMESİ GEREKTİĞİ izah edilmeliyken,

“ticaret hukuku”nu anlatmayı öncelikli görmek, ciddi bir hezimettir.

Müvekkile göre, insanlar gün be gün dinden uzaklaşıyorlarken, aralarındaki sevgiyi neredeyse tamamen kaybetmişken, toplum, felaketlere doğru sürükleniyorken, insanların büyük kısmı Allah’ı neredeyse hiç tanımıyorlarken, onlara KAİNATTAKİ HER ŞEYİN ALLAH’IN TECELLİSİ OLDUĞUNU, ALLAH’IN TÜM KAİNATI SEVGİ İÇİN YARATTIĞINI ve SADECE SEVGİ İSTEDİĞİNİ anlatmak; KURAN’DAKİ ANLATIMI İNSANLARA İZAH ETMEK gerekmektedir.

Toplum içinde durum böylesine vahimken, samimiyetten uzak bir üslupla tali konuları gündem yapmak, bu vahametin farkında olmamak anlamına gelir. Sorumluluğu tebliğ olan bu insanların, yerine getirmeleri gereken asıl yükümlülük, ALLAH’I TANITMAK VE SEVDİRMEKTİR.

Takdir edilebileceği gibi, Kuran’da sevgiyi anlatan çok fazla ayet bulunmaktadır. Müvekkile göre, bu ayetleri insanlara anlatmak, Allah’ın sevgiyi çok sevdiğini ve insanlardan sevgiyi istediğini izah etmek, Allah’ın tecellileri vesilesi ile Kendisini ve Büyüklüğünü gösterdiğini anlatmak, insanları mutlaka güzel bir imani derinliğe çekecek, Kuran’ın sevgiyi anlattığını insanlara gösterecektir. Böyle bir anlatım, insanları Allah’a yaklaştıracak, insanların birbirlerini ve yaratılan tüm güzellikleri sevmelerini sağlayacak, bu da, imanlı ve sevgi dolu bir toplumun temellerini atacaktır.

Bu konuda DİYANET’İN ÜZERİNDE BÜYÜK BİR SORUMLULUK VARDIR. Müvekkile göre Diyanet, gerek kendi yayınlarıyla gerekse çeşitli medya platformlarında izleyicilerine ulaşma imkanı olan çeşitli hocalar vesilesiyle insanlara Allah’ı tanıtacak, Allah’ı sevdirecek ve sevginin önemini anlatacak anlatımlar yapmalıdır.

Kuran’da Sevgiyi Anlatan Ayetler
Diyanet’in Önceliği Olmalı

Müvekkile göre, Kuran’da sevgiyi tarif eden ve öven çok fazla ayet bulunmaktadır. Allah, yarattıklarındaki eşsiz güzelliği ve hakikatleri Kuran’da tarif etmekte ve buradan Yaratanın ve yaratılanın güzelliğine dikkat çekerek insanları sevmeye davet etmektedir. Diyanet’in, mutlaka bu ayetleri esas alarak kapsamlı bir çalışma yapması gerekmektedir.

Kuran’da sevginin tarif edildiği ayetlerden bazıları aşağıda takdirinize sunulmaktadır:

Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırız

İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını ‘eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah’ı sever gibi severler. İMAN EDENLERİN İSE ALLAH’A OLAN SEVGİLERİ DAHA GÜÇLÜDÜR. (Bakara Suresi, 165)

İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, RAHMAN (OLAN ALLAH), ONLAR İÇİN BİR SEVGİ KILACAKTIR. (Meryem Suresi, 96)

(Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) “Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut.” Daha çocuk iken ona hikmet verdik.

KATIMIZ’DAN ONA BİR SEVGİ DUYARLILIĞI VE TEMİZLİK (DE VERDİK). O, çok takva sahibi biriydi. (Meryem Suresi, 12-13)

“Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır. GÖZÜMÜN ÖNÜNDE YETİŞTİRİLMEN İÇİN, KENDİM’DEN SANA BİR SEVGİ YÖNELTTİM.” (Taha Suresi, 39)

Onda ‘sükun bulup durulmanız’ için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve ARANIZDA BİR SEVGİ VE MERHAMET KILMASI DA, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 21)

Biz Davud’a Süleyman’ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah’a) yönelip-dönen biriydi.

Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu.

O da demişti ki: “GERÇEKTEN BEN, MAL (VEYA AT) SEVGİSİNİ RABBİM’İ ZİKRETMEKTEN DOLAYI TERCİH ETTİM.” Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar. (Sad Suresi, 30-32)

İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: “BEN BUNA KARŞI YAKINLIKTA SEVGİ DIŞINDA SİZDEN HİÇBİR ÜCRET İSTEMİYORUM.” Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği artırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir. (Şura Suresi, 23)

Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.

Onları hep bakireler olarak kıldık,

EŞLERİNE SEVGİYLE TUTKUN (VE) HEP YAŞIT… (Vakıa Suresi, 35-37)

Allah, tüm kainatı eşsiz güzellik ve nimetlerle, sadece SEVGİ İÇİN yarattığını, her şeyin YEGANE YARATICISI, GÜVENİLİP DAYANILAN olduğunu haber vermiştir:

Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?

Göğe, nasıl yükseltildi?

Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu?

Yere; nasıl yayılıp-döşendi?

Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. (Ğaşiye Suresi, 17-21)

Nasıl oluyor da Allah’ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O’na döndürüleceksiniz.

SİZİN İÇİN YERDE OLANLARIN TÜMÜNÜ YARATAN O’DUR. SONRA GÖĞE YÖNELİP (İSTİVA EDİP) DE ONLARI YEDİ GÖK OLARAK DÜZENLEYEN O’DUR. VE O, HER ŞEYİ BİLENDİR. (Bakara Suresi, 28-29)

O, GÖKLERİ VE YERİ HAK OLARAK YARATANDIR. O’NUN “OL” DEDİĞİ GÜN (HER ŞEY) OLUR, O’nun sözü haktır. (Enam Suresi, /73)

TANEYİ VE ÇEKİRDEĞİ YARAN ŞÜPHESİZ ALLAH’TIR. O, DİRİYİ ÖLÜDEN ÇIKARIR, ÖLÜYÜ DE DİRİDEN ÇIKARIR. İŞTE ALLAH BUDUR. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? (Enam Suresi, 95)

İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. HER ŞEYİN YARATICISIDIR, öyleyse O’na kulluk edin. O, HER ŞEYİN ÜSTÜNDE BİR VEKİLDİR (GÜVENİLİP DAYANILANDIR). (Enam Suresi, /102)

ALLAH, HER CANLIYI SUDAN YARATTI. İŞTE BUNLARDAN KİMİ KARNI ÜZERİNDE YÜRÜMEKTE, KİMİ İKİ AYAĞI ÜZERİNDE YÜRÜMEKTE, KİMİ DE DÖRT (AYAĞI) ÜZERİNDE YÜRÜMEKTEDİR. ALLAH, DİLEDİĞİNİ YARATIR. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

HARUN YAHYA KİTAPLARI,
Anlatım Gücü Yüksek,
Yol Gösterici Kaynaklardır;
MUTLAKA SERBEST BIRAKILMALIDIR

Yıllarca tüm dünyada hemen herkese ulaşmış olan, çok fazla kişinin imanına vesile olmuş ve pek çok kişinin kalbine sevgi sıcaklığının ulaşmasını sağlamış olan Harun Yahya kitapları, tüm Türkiye’nin malumu bir kumpas neticesinde yasaklanmış durumdadır. Söz konusu kumpasın, derin devlet tarafından zaten bu eserleri YASAKLAMAK, Türkiye’nin dindarlaşmasını ENGELLEMEK adına yapıldığı da herkesin malumudur.

Şu anda, SÖZ KONUSU KİTAPLAR VESİLESİYLE, TÜRKİYE’DE 30-40-50 YAŞLARINDAKİ KESİM DİNDARDIR. Bu eserlerin yasaklanmasıyla da, gençler arasında dindarlık oranının ciddi şekilde düştüğü istatistiklerle sabittir. Dolayısıyla, İngiliz derin devleti, kitapları yasaklatarak amacına ulaşmış, gençlerin dinden uzaklaşmaları için yolları açmıştır.

İşte bu durumun dikkate alınması ve BU KİTAPLARIN TEKRAR SERBEST BIRAKILMASI gerekmektedir. Bu kitaplardan, müvekkilin hiçbir zaman kar payı almadığı, telif hakkı istemediği bilinmektedir. Allah’ın Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir (Yasin Suresi, 21) ayeti gereği, müvekkil, bu kitapların basımından veya dağıtımından tek kuruş gelir ELDE ETMEMİŞTİR.

Dolayısıyla, söz konusu eserlerin serbest bırakılması talebimiz, sadece ve sadece halkımıza bu eserlerin ulaşabilmesi içindir. Çünkü müvekkile göre bu eserler, yıllar boyunca, Allah’ın üstünlüğünün, yaratma sanatının, yarattıklarındaki harikaların ve Kuran’daki sevginin EN NET, EN AKILCI VE EN SAMİMİ anlatıldığı kitaplardır. Bu eserler, her yaşta, her kesimden insana hitap etmiştir ve etkileri çok büyük olmuştur.

Diyanet’in, halkımıza yönelik etkili bir çalışma yapabilmesi ve Kuran’daki sevgiyi tanıtabilmesinin en etkili ve kolay yolu, bu kitapların içeriklerinden faydalanması olacaktır.

AK Parti’nin İktidara Gelmesinin Vesilesi,
Necmettin Erbakan Hocanın Övdüğü Harun Yahya Kitaplarıdır

Özellikle 28 Şubat döneminin sonrasında oluşan ortam nedeniyle, bir sağ bir partinin iktidara gelmesi mümkün gözükmezken, toplum içinde şiddetli bir kutuplaşma söz konusuyken ve insanların büyük bir kısmı dindar sağ kesime karşı şiddetli ön yargılıyken, SN. RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN, MÜVEKKİLİN ARKADAŞLARI İLE BASINA GÖRÜNTÜ VERMESİ her şeyi değiştirmiş ve insanlar, modern, aydınlıkçı ve özgürlükçü bir İslam anlayışını savunacak olan dindar bir partiye sıcak bakar hale gelmişlerdir. Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın Belediye Başkanı seçilmesi ve hemen ardından partisinin iktidara gelmesi, müvekkile göre, TÜM BUNLARIN AKABİNDE yaşanmıştır.

Sn. Gülay Pınarbaşı, Sn. Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte

Bu durumu, Sn. Doğu Perinçek, “Bütün Anadolu’yu gezdiler Adnan Hoca’nın talebeleri. AK Parti’nin felsefi zeminini hazırladılar. AK Parti de iktidar oldu ondan sonra” diyerek itiraf etmiştir.

Sn. Necmettin Erbakan‘ın, Harun Yahya kitaplarına yönelik övücü konuşmalar yapması, bu kitapları herkese tavsiye etmesi, bu kitaplarla görüntüler vermesi de bu kitapların önemine işaret etmektedir.

Kaynak: https://www.milliyet.com.tr/siyaset/adnan-hocaci-erbakan-5293693

Sn. Necmettin Erbakan, Uğur Dündar’ın sunduğu Arena Programında, Siyonizm Felsefesi” isimli Harun Yahya kitabı tanıtmıştır: (1 Mart 2011)

 
Sayın Necmettin Erbakan ile Uğur Dündar arasında geçen konuya ilişkin diyalog ise şöyledir:

UĞUR DÜNDAR: Bu plan nedir peki size göre?

NECMETTİN ERBAKAN: Bu plan, önce birkaç kelimeyle söyleyeyim. Önce bir defa vesikayla konuşmuş olmak için. ŞU KİTABI SİZE GÖSTERMEK İSTİYORUM. BU KİTAP “SİYONİZMİN FELSEFESİ.” Siyonizmin inancı amentüsü. Siyonizm 5760 sene önce Mısır’da Kabala adlı bir zatın yazdığı, kitaptaki temel esasları benimseyen bir görüş tarzıdır. Yahudilik ayrı şeydir. Yahudilik Hz. Musa (as)’a gönderilen din hak dindir. O ayrı bir konudur.

Sn. Necmettin Erbakan, TRT ekranlarından yayınlanan bir programa da beraberinde Harun Yahya kitaplarıyla katılmıştır. Program esnasında bu kitaplardan alıntılar yapmıştır:

Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=wB37P9CDkrM

Tüm bunlardan da anlaşılabileceği gibi, müvekkilin yapmış olduğu çalışmalar ve söz konusu KİTAPLAR, TOPLUMUN ÖNEMLİ BİR KISMININ DİKKATİNİ ÇEKMİŞ, KAYDA DEĞER BİR KESİMİN DİNDARLAŞMASINI SAĞLAMIŞ, ÖZELLİKLE SOL CENAHIN DİNE VE DİNDARLARA KARŞI ÖNYARGILARININ ORTADAN KALKMASINI SAĞLAYARAK ONLARA ALLAH’I VE DİNİ TANITMIŞTIR. TÜRKİYE’DE O DÖNEMDE DİNDARLIK SEVİYESİNİN ARTMASININ YEGANE SEBEBİ BU ESERLERDİR.

Dolayısıyla, müvekkile göre, söz konusu kitapların serbest bırakılması, Diyanet’in çalışmalarına oldukça önemli katkılar sağlayacak ve gençlere ve özellikle sol kesime tekrar ulaşılmasına vesile olacaktır. Bu daha önce olmuştur; şu an tekrar bu yönteme başvurulması gerekmektedir. Ortada hazır böylesine kıymetli eserler varken, bu eserlerde sadece Allah övülüyor ve sanatı anlatılıyorken, bu eserlerden faydalanmamak, önemli bir kayıp olacaktır.

Diyanet’ten Beklentimiz

Müvekkile göre,

Kainatı var eden, insana ve tüm canlılara nefes veren, dilediği her şeyi var etmeye kadir olan ve tüm bunları Kendi ruhundan yarattığı insan için var eden ALLAH, TÜM GÜZELLİKLERİN KAYNAĞI, SEBEBİ VE YARATICISIDIR.

O, her şeyi kusursuz yaratmaya ve yoktan var etmeye gücü yeten ve ÇOK SEVENDİR.

Bir bal arısını, muhteşem bir kelebeği, tavşanı, ağacı, çiçeği, uçsuz bucaksız denizi, heybetli dağları ve daha sayılamayacak kadar çok nimeti sadece ve sadece SEVGİ için yaratmıştır.

Allah’ı tanıyan ve O’nun yaratma gücünü ve gayesini anlayan bir insan, MUTLAK SURETTE ALLAH’I ÇOK SEVECEKTİR.

İşte önce, BU SEVGİNİN SAĞLANMASI GEREKMEKTEDİR.

Bu olduğunda, sevgi dolu ve imanlı bir toplum oluşmasının yanı sıra, toplumun üzerindeki tüm sorunlar, sevgisizlikler, uğursuzluklar ve belalar da ortadan kalkacaktır. Çünkü şu an yaşanan karanlık günler, sadece ve sadece toplumun Allah’ı tanımaması ve Allah’tan uzak yaşaması sebebiyledir.

Bu konuda yoğun, sevgi dolu ve samimi bir üslup ve anlatımla yapılacak çalışmalar, DİYANET’TEN BEKLENTİMİZDİR.

HARUN YAHYA KİTAPLARININ TEKRAR SERBEST BIRAKILMASI ve BU KİTAPLARIN İÇERİĞİNDEKİ SAMİMİ ANLATIMLARDAN FAYDALANILMASI, DİYANET’TEN BEKLENTİMİZDİR.

Tüm bunlar yapılacağı ve geçmiş dönemlerde bu konuda “gençlere ulaşamıyoruz” itirafını yapan ve buna rağmen yöntemlerinde değişikliğe gitmeyen hatalı zihniyetin tekrar etmeyeceği inancındayız.

Takdirinize sunar, bilgilerinize arz ederiz.29.11.2025

Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir