Gazeteci Celal Eren Çelik’e Tekziptir

By gundem
11 Min Read

MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’DAN CELAL EREN ÇELİK’E TEKZİPTİR

PERİŞANLIK İÇİNDE OLANLAR, MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’A ZARAR VERDİĞİNİ ZANNEDERKEN BÜYÜK HAYIRLAR KAZANMASINI SAĞLAYANLARDIR

Gazeteci Celal Eren Çelik geçtiğimiz günlerde, “X” isimli sosyal medya platformu hesabından “Mine Kırıkkanat ile Elif Şafak arasında geçen intihal davasıyla ilgili” yaptığı bir paylaşımda, konuyla hiçbir alakası olmamasına rağmen müvekkil Adnan Oktar’ın ismini de zikretmiştir. Mine Kırıkkanat’ı tanımlarken güya “müvekkil Adnan Oktar’ı perişan eden gazeteci” diye bahseden Sayın Celal Eren Çelik’in anlaşılan o ki müvekkil Adnan Oktar’ı pek tanımamakta, bu nedenle de gerçeklerden kopuk yorumlarda bulunmaktadır. Celal Eren Çelik’in içinde bulunduğu derin yanılgıya ilişkin cevaplarımız şöyledir:

BİRİNCİSİ:

Perişanlık kelimesinin müvekkil Adnan Oktar ile yan yana gelmesinin mümkün olmadığını tüm Türkiye bilmekte, 7 yıldır cezaevinde olan müvekkilin her geçen gün daha da dinçlik ve zindelik kazandığı herkes tarafından görülmektedir.

Müvekkil Adnan Oktar her şeyden önce BİR FİKİR İNSANIDIR ve FİKİRLERİ BUGÜN DÜNYANIN HER YERİNE YAYILMIŞ DURUMDADIR. Bu sebeple müvekkil, büyük bir kumpasın mağduru olarak masum olmasına rağmen haksız şekilde cezaevinde tutuluyor olmasını ZERRE KADAR BİLE ÖNEMSEMEMEKTEDİR. 

Öte yandan Mine Kırıkkanat ise Türkiye’de birçok insanın ismini dahi bilmediği, bir avuç insan dışında kimsenin yazılarını okumadığı, kendisiyle aynı ideolojiye sahip olanlar tarafından dahi çoğu zaman kabul görmeyen bir insandır.

Müvekkil Adnan Oktar, Mine Hanım’ın modern ve aydın kişiliğini beğenmektedir ve kendisine şefkat duymaktadır. Ancak Mine Hanım’ın yazılarının veya açıklamalarının müvekkil üzerinde herhangi bir etkisinin olabilmesi teknik olarak mümkün değildir. Mine Hanım’ın yıllardır yersiz bir öfke ile müvekkil Adnan Oktar’a karşı sergilediği her tutum müvekkile neşe, sağlık, sıhhat, fayda, hayır olarak dönmüştür. Bunun doğru olduğu en açık ispatı ise müvekkilin yaşının 80’e yaklaşmasına ve 8 yıldır cezaevinde olmasına rağmen 30’lu yaşlarda gibi dinç, zinde, hayat dolu olması, sevenlerinin her geçen gün kat kat artması, fikirlerinin ise dünyanın dört bir yanında kabul görmesidir.

Müvekkil Adnan Oktar 73 dile çevrilmiş 300’den fazla eseri, 40 yıldır devam eden kesintisiz fikri mücadelesi, samimiyeti ve hikmetiyle hem binlerce insanın hidayetine vesile olmuş; hem de

  • Darwinizm’in geçersizliğini, aksi iddia edilmesi mümkün olmayacak şekilde bilimsel delillerle ortaya koyarak Darwinizm’i DÜNYA ÇAPINDA YENİLGİYE UĞRATMIŞTIR.
  • Darwinizm’in geçersizliği ispatlayarak sözde bilimsel dayanağını Darwinizm’den alan ATEİST, MATERYALİST FELSEFENİNÇ ve ETKİSİNİ KAYBETMESİNE VESİLE OLMUŞTUR.
  • İslam’ın bazı bağnaz kesimler tarafından lanse edildiği gibi anti demokratik, anti laik olmadığını, özgürlük ve modernlik karşıtlığı ile, kadın düşmanlığı ile eş anlamlı olmadığını göstererek DİNE UZAK DURAN KESİMLERİN BİLE DİNE YAKLAŞMASINI SAĞLAMIŞTIR.
  • Atatürk’ün dindar, maneviyata önem veren yönlerini göstererek Atatürkçülüğün bazı din karşıtı kişi ve ideolojik çevrelerin elinde bir tekel olmaktan çıkarmış; ATATÜRK’ÜN DİNDAR VATANDAŞLARIMIZ TARAFINDAN DA SEVİLİP SAYGI DUYULMASINA VESİLE OLMUŞTUR.
  • KURANA DAYALI GERÇEK İSLAM’IN ÖZGÜRLÜK, MODERNİZM, GÜZELLİK, SEVGİ, KADINA DEĞER VERME OLDUĞUNU ANLATARAK, dinin yobazlık, kadın düşmanlığı, özgür düşünceye karşı bir sistem olmadığının ANLAŞILMASINI SAĞLAMIŞTIR.

Tüm bunların doğal neticesi olarak müvekkil Adnan Oktar’ın,

40’yı aşkın süredir devam eden ısrarlı anlatımları ve dünyanın hemen her yerinden kendisini ziyarete gelen din adamları, siyasetçiler, sivil toplum önderleri ve fikir insanlarıyla yaptığı görüşmeler vesilesiyle MÜVEKKİLİN FİKİRLERİ ve TEMSİL ETTİĞİ HURAFELERDEN ARINMIŞ KURAN’A DAYALI İSLAM ANLAYIŞI, bugün DÜNYA GENELİNE YAYILMIŞ ve İSLAM ALEMİNİN ÖNEMLİ BİR KISMI TARAFINDAN BENİMSENMEYE, UYGULANMAYA BAŞLANMIŞTIR.

Bu anlattıklarımızın yakın örneklerinden bazılarını sayacak olursak,

  • Daha düne kadar Suriye’de IŞİD’in kurulmasına öncülük eden ve el-Kaide bağlantılı Nusra cephesini kuran Ahmed El Şara’nın, bugün sakalını kısaltıp saçlarını Amerikan traşı kestirmesi, takım elbise giyip kravat takmaya başlaması ve saçı açık kadınlarla birlikte fotoğraf çektirmesi hem kendisinin hem de Suriye’nin yaşamakta olduğu değişimin önemli bir göstergesidir.

Ahmed El Şara, sadece başı açık kadınlarla fotoğraf çektirmekle de kalmamakta aynı zamanda kadın haklarının güçlendirilmesi ve ülkedeki karar alma süreçlerine kadınların dahil edilmeleri konularında da ciddi faaliyetler göstermektedir. Hatta yeni kurulan kabinesinde Hristiyan bir kadına da yer vermiş; Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığına “Hind Kabawat”ı atamıştır.

 Suriye’de gelişen modern İslam’a yöneliş müvekkil Adnan Oktar’ın anlattığı Kuran Müslümanlığının tüm dünyada kabul gördüğünü gösteriyor.

Konuya ilişkin haberleri aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz

https://www.odatv.com/guncel/suriye-first-ladysi-latifenin-bilinmeyenleri-saranin-kacinci-esi-egitimi-ne-120084745

https://www.wionews.com/world/new-syrian-government-includes-veteran-opposition-figure-hind-kabawat-first-woman-to-be-appointed-by-sharaa-8905506

  • Benzer şekilde yakın geçmişe kadar gelenekçi İslam anlayışının kalesi olarak bilinen Suudi Arabistan da bugün, Hayatımızın 30 yılını radikal fikirlerle harcamayacağız” açıklamasında bulunan Veliaht Prens ve Başbakan Muhammed bin Selman yönetiminde sosyal yaşamın modernize edilmesi, din polisinin yetkilerinin kısıtlanması, sosyal etkinliklerin artırılması ve özellikle de kadın haklarında yapılan reformlar vesilesiyle hızla gelenekçi anlayıştan uzaklaşmakta, müvekkil Adnan Oktar’ın anlattığı modern İslam anlayışına yönelmektedir.

Konuya ilişkin haberleri aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz

https://www.yurtgazetesi.com.tr/dunya/suudi-arabistandan-bir-ilk-prens-selman-hayatimizin-30-yilini-radikal-fikirle-h242158.html

https://anlatilaninotesi.com.tr/20180329/prens-selman-takim-elbesi-starbucks-1032828359.html

  • Suriye ve Suudi Arabistan’dakine benzer gelişmeler İran’da da yaşanmaktadır. İran’ın birçok yerinde başörtüsüz kadın varlığı dikkat çekici şekilde artarken kadınların kamusal alanda başörtüsüz gezmesinin olağan bir durum haline geldiği ve buna dair görüntülerin sosyal medya aracılığıyla paylaşıldığı sıklıkla görülmekte ve konuşulmaktadır.

Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, kadınların başörtüsü takmaya zorlanmasının da başörtüsünden vazgeçmeye mecbur bırakılmasının da doğru olmadığını belirterek sorunun baskıyla değil kültürel ikna ve toplumsal bilinçle çözülebileceğini savundu. Eski Meclis Başkanvekili ve Düzenin Yararını Teşhis Konseyi Üyesi Muhammed Rıza Bahonar ise 3 Ekim’de yaptığı konuşmada, “Hicab ve İffet Yasası artık uygulanabilir durumda değil” diyerek, söz konusu yasanın İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından mayıs ayında sessizce rafa kaldırıldığını öne sürdü.

Konuya ilişkin haberleri aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz.

https://www.perspektif.online/iranda-basortusu-yasaklari-gercekten-kalkabilir-mi/

https://tr.euronews.com/2024/12/16/iranda-yeni-basortusu-yasasi-tepkiler-nedeniyle-yururluge-girmedi

Tüm bunlar müvekkil Adnan Oktar’ın anlattığı Kuran Müslümanlığı ve modern İslam anlayışının dalga dalga kabul gördüğünü göstermektedir. Gerçek İslam aydın, özgür, kalite ve güzellik doludur. Peygamberimiz (sav) döneminde yaşandığı gibi din yaşandığında tüm insanlar mutlu olur. Müvekkil Adnan Oktar’ın savunduğunun doğru olduğunu tüm dünya görmektedir.

İKİNCİSİ:

Cezaevine giren her insanın suçlu olduğu mantığı açık bir yanılgıdan ibarettir. Dünya üzerinde haksız yere yıllarca hapis yattıktan sonra suçsuz olduğu ortaya çıkan binlerce insan olduğu gibi, tarih boyunca kimi Peygamberler ve onlarla birlikte haksız yere tutuklanıp hapsedilen çok sayıda Müslüman bulunmaktadır.

Bu sebeple cezaevleri Müslümanlar için çok kıymetli bir mekandır ve HZ. YUSUF MEDRESESİ OLARAK ADLANDIRILIR. YANİ SUÇSUZ OLMASINA RAĞMEN HAPİS YATMAK BİR MÜSLÜMAN İÇİN HEM PEYGAMBER SÜNNETİ HEM DE BÜYÜK BİR ŞAN ve ŞEREFTİR.

Nitekim müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının masumiyetlerine ilişkin yüzlerce delil bulunmasına rağmen, tıpkı Hz. Yusuf gibi haksız yere tutuklanıp cezaevine gönderilmeleri ŞAN ve ŞEREFLERİNİ ARTIRMIŞ, EN ÜST SEVİYELERE TAŞIMIŞTIR.

Ayrıca cezaevi müvekkil Adnan Oktar’a fiziken de çok yaramış; cezaevinde adeta gençleşmiş, dinçleşmiş, güç, kuvvet ve sağlık bulmuştur. Neredeyse 80’e varan yaşına rağmen müvekkil, şaşırtıcı derecede genç, dinç, atletik ve güçlüdür. Kendisine yapılan sayısız zulmün ve cezaevinde geçen 7 yılın ardından müvekkilin CEZAEVİNDE ÇEKİLEN SON FOTOĞRAFLARI, TIPKI CELAL EREN ÇELİK GİBİ “KENDİLERİNCE MÜVEKKİLİN GÜYA PERİŞAN OLDUĞUNU” DÜŞÜNENLERİN TÜMÜNÜ BÜYÜK ŞAŞKINLIĞA DÜŞÜRMÜŞTÜR. Geçen bu 7 yılın müvekkili yıpratmasını bekleyenler, bu açık gerçek karşısında büyük bir ŞOK YAŞAMIŞLARDIR.

Yaşadığı olayların ve haksız yere bulunduğu cezaevi ortamının kendisi için harika bir nimet ve rahmet olduğunu söyleyen, Allah’a müthiş bir tevekkül ve sevgi ile bağlı olan ve kararlı yoluna devam eden müvekkil, Hz. Yusuf’un yaşadığı kaderin benzerini yaşayarak geçirdiği bu dönemde, ÇOK DAHA GENÇLEŞMİŞ, ÇOK DAHA DİNÇ HALE GELMİŞ, BU SÜRE BOYUNCA HİÇBİR SAĞLIK SORUNU YAŞAMAMIŞ, ADETA 30’LU YAŞLARINA DÖNMÜŞTÜR.

Müvekkilin gerek basına yansıyan gerekse sosyal medyada çokça paylaşılan cezaevinden çekilmiş fotoğraflarının bazıları şöyledir.

Müvekkilin fotoğraflarına yansıyan bu çarpıcı görünümü, basında ve sosyal medyada günlerce gündem olmuş ve gerek basın mensupları gerekse vatandaşlarımız, BU GENÇLİK, DİRİLİK VE ZİNDELİK KARŞISINDA ŞAŞKINLIKLARINI VE HAYRANLIKLARINI DİLE GETİRMEKTEN KENDİLERİNİ ALIKOYAMAMIŞLARDIR.

ÜÇÜNCÜSÜ:

Aslen “perişanlık” ifadesini Sayın Mine Kırıkkanat geçmişte birkaç kez kendi durumunu nitelemek için bizzat kendisi kullanmıştır. O dönemlerde müvekkil ve arkadaşları hakkında sarf ettiği hakaretamiz ifadeler sebebiyle hakkında ılan çeşitli davalar olduğu dile getiren Sayın Kırıkkanat, hem bu davalar sebebiyle sıkça mahkemelere gidip gelmesinden hem de davaların büyük kısmını kaybetmiş olmasından dolayı perişan halde olduğunu kendi birkaç paylaşımında dile getirmiştir.

Anlaşılan o ki Celal Eren Çelik’e kullandığı “perişanlık” ifadesi Mine Kırıkkanat Hanım’ın kendini tarif eden kendi anlatımlarından çağrışım yapmıştır.

Yukarıda detaylarıyla izah ettiğimiz üzere, masum olduklarını gösteren aleni delillere rağmen tıpkı Hz. Yusuf gibi haksız yere tutuklanıp cezaevine atılmış olmaları, MÜVEKKİL ADNAN OKTAR ve ARKADAŞLARININ ŞAN ve ŞEREFLERİNİ ARTIRMIŞ, ÖMÜRLERİNE ÖMÜR SAĞLIKLARINA SAĞLIK KATMIŞTIR.

Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız. 30.11.2025

Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir