Adnan Oktar’dan Duyurudur
Celal Ülgen’e Soruyoruz:
Sizin İnandığınız Hukuk, Etkin Pişman İfadelerini,
Sizden Olmayan İçin “Geçerli“, Sizden Olan İçin “Geçersiz“ mi Sayıyor?
18 Kasım 2025 tarihinde, Yazar Yılmaz Özdil, köşesinde, Av. Celal Ülgen’in, Ekrem İmamoğlu iddianamesi hakkındaki görüşlerine yer vermiştir. Telefonla görüşleri alınan Celal Ülgen, konuyla ilgili olarak, daha önce avukatlığını yaptığı Ergenekon/Balyoz/Askeri Casusluk davalarından örnekler vermiş ve buradan hareketle Ekrem İmamoğlu iddianamesiyle ilgili şu açıklamaları yapmıştır:
“Bu iddiaları çürütmek çok daha kolay, çünkü ORTADA SOMUT DELİL YOK, SADECE ‘ETKİN PİŞMANLIK’ DENİLEN İFADELER VAR, zaten aslına bakarsanız somut delil olmadığı için iddianameyi ‘gizli tanıklar’ üzerine bina etmişler, HALK BU TÜR DAVALARDA BİR NEVİ MAHKEME JÜRİSİDİR, kimin haklı olduğuna karar verebilmek için, ikna olmak için karşısında hukukçu görmek ister, kendisine hukuken izah edilmesini ister, bu elbette bir siyasi dava ama, bu davanın boş bir dava olduğunu siyasetçilerden çok, halk nazarında güçlü karşılığı olan saygın hukukçular anlatmalı, biz öyle yapmıştık, vatandaşlara adım adım bilgi vermiştik. Öyle kazandık.”

Av. Celal Ülgen
Sayın Celal Ülgen, burada oldukça doğru bir tespit yapmış ve suçlamaya dair somut delil olmaksızın sadece etkin pişman ifadelerine dayanarak bir iddianame oluşturulmasını HUKUKA AYKIRILIK saymış ve buna dayanan suçlamaların ÇÜRÜTÜLMESİNİN oldukça kolay olduğunu belirtmiştir. Salt ifadelerin, özellikle de, suçlamalardan ve hapisten kurtulma amaçlı olarak verilmiş etkin pişman ifadelerinin TEK BAŞINA HUKUKEN GEÇERLİ OLAMAYACAĞINI ve dolayısıyla da ÇOK KOLAY ÇÜRÜTÜLEBİLECEĞİNİ belirtmiştir.
Fakat aynı Celal Ülgen;
İddianamesi, sadece ve sadece, tehditle elde edilmiş müştekilerin ifadelerine ve etkin pişman ifadelerine dayanan Adnan Oktar davasında,
KARŞI TARAFIN AVUKATI OLARAK,
CANLA BAŞLA ETKİN PİŞMAN İFADELERİNİN TEK BAŞINA YETERLİ OLDUĞUNU SAVUNMUŞTUR.
Av. Celal Ülgen,
ETKİN PİŞMANLIĞIN PRATİKTE UYGULANMASINI BİZZAT SAĞLAYAN KİŞİDİR
Çok iyi bilindiği gibi Adnan Oktar davasında, suçlamaları yapan müştekiler, sanıklarla tanışıklıkları olan kişilerden özel olarak seçilmiş, ya kumpası organize eden husumetliler tarafından sosyal medya üzerinden tehdit edilmiş (kanıtları dava dosyasına sunulmuştur) ya da Mali Şube’deki belli başlı polisler tarafından özel olarak ifadeye çağırılıp, “YA ŞİKAYETÇİ OLURSUN YA DA ONLARLA BİRLİKTE TUTUKLANIRSIN” tehdidiyle karşı karşıya bırakılmışlardır. (Kanıtları dava dosyasına sunulmuştur)
Yapılan polis operasyonu sonrasında ise ETKİN PİŞMAN AVINA çıkılmış, cezaevinde bulunan kişilere ÖZEL AVUKATLAR gönderilmiş ve bu avukatlar, tutuklu kişilere, KENDİ HAZIRLADIKLARI METİNLERİN ALTINA İMZA ATTIKLARI TAKDİRDE, ÖZGÜR KALACAKLARINI, AKSİ TAKDİRDE HAPİSTEN ÇIKMA İHTİMALLERİ OLMADIĞINI söylemişlerdir. Adnan Oktar davasında etkin pişman oluşturulma süreci, bu şekilde işlemiştir.
BUNU EN İYİ BİLEN KİŞİLERDEN BİRİ SN. CELAL ÜLGEN’DİR.
KEZA BUNU BİZZAT UYGULAMAYA SOKAN KİŞİ SN. CELAL ÜLGEN’DİR.
Etkin pişmanlık kanunu, 2005 tarihinde ilk olarak yasalaştığında, kanun kitaplarında sadece teorik olarak yer almakta idi. Pratikte uygulanışı, PKK terör örgütü ile sınırlıydı; zaten kanunun çıkarılış amacı da buydu. Bu, mecburen dağa çıkmak zorunda kalmış olan gerillaları tekrar kazanabilmek için bir yol olarak düşünülmüştü. Ülkemizde başka hiçbir örgüt davasında uygulanabilirliği yoktu; zira amacı da bu değildi.
AV. CELAL ÜLGEN, BU YASANIN, PRATİKTE,
DİĞER ÖRGÜT SUÇLAMALARI İÇİN DE KEYFİ OLARAK KULLANILABİLMESİNİ SAĞLAYAN, BUNUN ÖNÜNÜ AÇAN KİŞİDİR.
Kendisi, şu anda etkin pişman beyanları dışında hiçbir delil olmamasını eleştirmektedir. Ancak ADNAN OKTAR DAVASINDA, İNSANLARI ŞİKAYETÇİ OLMALARI VE DİĞER SANIKLAR HAKKINDA SUÇLAYICI İTHAMLARDA BULUNMALARI KARŞILIĞINDA ETKİN PİŞMANLIĞA TEŞVİK EDEN DE YİNE KENDİSİDİR.
Adnan Oktar davasında, cezaevlerine gidip, hiç tanışıklığı bulunmayan tutuklularla görüşerek onları etkin pişmanlığa zorlayan Avukat Fuat Selvi, BİZZAT SN. ÜLGEN’İN OFİSİNE BAĞLI, SN. ÜLGEN’İN BİRLİKTE ÇALIŞTIĞI AVUKATTIR. Söz konusu avukat, hayatı boyunca cezaevi görmemiş iyi eğitimli, iyi ailelerden gelmiş olan insanları, cezaevlerindeki zor durumdan istifade ederek etkin pişmanlığa zorlamış ve onlara;
“Devlet üzerinizi çizdi; etkin pişman olmazsan bir daha Güneş yüzü göremeyeceksin” demiş,
Önüne, ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ bir ifade koyarak;
“Bunu imzala, akşam yemeğini evinde annenle birlikte ye” demiş,
“Tek bir imzanla bütün suçlamalar buhar olacak, ön kapıdan çıkacaksın“ demiş,
Bu kişilerin ifadelerine, her fırsatta yeni suçlamalar ekleyerek, yeni imzalar attırmış,
Ve bu sahte ifadelere dayanak ONLARCA MASUM GENCİ MAHKUM ETTİRMİŞTİR.
Bu kişiler halen cezaevindedirler; CEZAEVİNDE 8. YILA GİRMİŞLERDİR.
Celal Ülgen, bizzat, Adnan Oktar davasında, KARŞI TARAFI, yani tüm bu TEHDİTLE ŞİKAYETÇİ OLUŞTURMA MİSYONUNU ÜSTLENEN TARAFI temsil etmiştir. Adnan Oktar davasındaki HUKUKSUZLUKLARA, BİZZAT KENDİSİ HAKİMDİR. Söz konusu davada, TEK BİR AÇIDAN DAHİ SUÇUN SÜBUT BULMADIĞINI en iyi kendisi bilir.
Ancak tüm bunlara rağmen, tehditle devşirilmiş şikayetçilerin, birbirini tutmayan, akıl almaz çelişkili ifadelerinin, yüzlerce kişinin mahkumiyeti için yeterli sayılmasına ÖNAYAK OLMUŞTUR.
ŞU DURUMDA ACABA HANGİ CELAL ÜLGEN’E İNANMAK GEREKİR?
- Sn. Yılmaz Özdil’e, etkin pişman açıklamalarının suçlama için yeterli olmayacağını ve kolaylıkla çürütüleceğini söyleyen Celal Ülgen’e mi;
- Yoksa, Adnan Oktar davasında, akıl almaz yalanlar içeren, sözde eylemler hakkında birbirini tutmayan tarihler veren, delillerle desteklenmemiş, hatta aksine sanıkların sunduğu delillerle çürütülmüş ifadeleri OLUŞTURUP, ETKİN PİŞMAN AVINA ÇIKIP, TÜM BUNLARI ONLARA SÖYLETTİREN Celal Ülgen’e mi?
Sn. Celal Ülgen, şayet Yılmaz Özdil’in belirttiği gibi bir “hukuk savaşçısı” ise, hukukun gösterdiği istikamette tereddüt etmemesi, kendi doğrularına ters düşmemesi gerekirdi. Ancak görüldüğü kadarıyla CELAL ÜLGEN, KENDİ MAHALLESİNDEN OLMAYANLAR SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA, HUKUKTAN ALABİLDİĞİNE TAVİZ VEREBİLİYOR.
İBB İddianamesi, Adnan Oktar İddianamesine Alkış Tutulmasının Elim Bir Sonucudur
Şunu belirtelim ki, şu an Sn. Ekrem İmamoğlu’nun ve İBB tutuklularının yaşadıklarının tümü, özellikle SOL KESİMİN, KENDİ MAHALLESİNDEN OLMAYANLARIN BAŞINA GELENLERE SEYİRCİ KALMALARINDAN kaynaklandı.
Şayet bu kişiler, Adnan Oktar operasyonu sırasında ve sonrasındaki akıl almaz HUKUK TERÖRÜNÜ bir kenarda izlemeselerdi, hatta buna alkış tutmasalardı, bugün bu hukuksuzluklar böylesine korkunç bir hale gelmezdi.
Müvekkil Adnan Oktar, o dönemde, özellikle sol kesimi bu konuda defalarca uyarmış, konuyla ilgili duyurular yapmış ve tüm bunlara alkış tutmanın sonuçlarının felaket olacağını, bu hukuksuzlukların sol kesime sirayet etmek üzere olduğunu, kendisi ve arkadaşları üzerinde bir deneme yapıldığını ve hukuksuzluklar için rahat bir zemin hazırlandığını bildirmiştir. ŞAYET O DÖNEMDE, MÜVEKKİLİN BU UYARILARI DİNLENMİŞ OLSAYDI, BUGÜN NE SN. EKREM İMAMOĞLU’NUN NE DE İBB TUTUKLULARININ BAŞLARINA BUNLARIN HİÇBİRİ GELMEZDİ.
Bugün zikredilen hukuki gerçekler, o zaman dile getirilseydi, Celal Ülgen bu konuşmaları, o zaman Adnan Oktar davası için yapsaydı, durum böylesine felakete dönüşmezdi.
“Halk, Bu Tip Davalarda Bir Nevi Mahkeme Jürisidir”
Sn. Celal Ülgen’in yukarıdaki sözü oldukça doğrudur. Eminiz ki Sn. Ülgen, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yapılan operasyon ile ilgili halkın genel kanaatinin farkındadır. İnsanlar, Adnan Oktar davasında, açık bir kumpasın hayata geçirildiğinden emindirler. Yayınlanan her haberin, paylaşılan her fotoğrafın altında, insanların;
- Müvekkili tekrar görmek istediklerine,
- Sohbetlerini özlediklerine,
- Cezaevine girişinin felaketlerin başlangıcı olduğuna,
- Kendisinin çıkışı ile bu felaketlerin sonlanacağına,
dair yorumları yer almaktadır. Bu yorumlar, birbirinden farklı platformlarda, birbirinden habersiz kişiler tarafından yazılmakta ve ortak bir kanaati ifade etmektedir.
Şayet müvekkil, bir silahlı örgüt lideri olarak görülse, insanların bu yorumları yapmaları kuşkusuz ki mümkün olmazdı. İnsanlar, kendisini örgüt lideri olarak görmemekte, tekrar aralarında istemektedirler.
Aynı durum Sn. Ekrem İmamoğlu için de geçerlidir. İnsanlar kendisini örgüt lideri olarak görmediği için, büyük bir kesim kendisini özlemle beklemektedir. Örgüt suçlamasının geçerli olmadığı her iki örnekte de halk, zaten kanaatini göstermekte çekinmemektedir.
Bu benzerlik, eminiz ki Sn. Celal Ülgen’in dikkatinden kaçmamıştır.
Keşke Sn. Celal Ülgen, Adnan Oktar Davasında Görüş Belirten Duayen Hukukçuları Dikkate Alabilseydi
Sn. Celal Ülgen’in, “bu davanın boş bir dava olduğunu, siyasetçilerden çok, halk nazarında güçlü karşılığı olan saygın hukukçular anlatmalı…” tespiti de son derece doğrudur. Tam olarak bu nedenledir ki, Adnan Oktar davasında, HERHANGİ BİR SUÇ İŞLENMEDİĞİNE VE BUNUN BİR KUMPAS DAVASI OLDUĞUNA dair mütalaa veren Sayın Hocalarımız,
- Yargıtay 6. Ceza Dairesi Onursal Üyesi ALİ TURHAN
- Yargıtay 4. Ceza Dairesi Onursal Başkanı OSMAN YAŞAR
- Yargıtay 5. Ceza Dairesi Onursal Başkanı AHMET CEYLANİ TUĞRUL
- Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı DR. BİLAL KARTAL
- Yargıtay 11. Ceza Dairesi Onursal Başkanı KUBİLAY TAŞDEMİR
- Yargıtay 1. Ceza Dairesi Eski Başkanı MEHMET YALÇIN
- 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Hukuku Reformu’nun baş mimarlarından PROF. DR. İZZET ÖZGENÇ
- 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Hukuku Reformu’nun baş mimarlarından PROF. DR. ADEM SÖZÜER
- Adalet Bakanlığı Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu Üyesi PROF. DR. MAHMUT KOCA
- Hukuk Fakültesi, Kamu Hukuku Bölümü, Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı PROF. DR. YUSUF YAŞAR
- Anayasa Mahkemesi eski Raportörü, 2014-18 dönemi Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu üyesi ve Bilimsel Kurul Başkan Yardımcısı PROF. DR. OSMAN CAN
- TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Öğretim Üyesi PROF. DR. OLGUN DEĞİRMENCİ
- Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PROF. DR. FATİH BİRTEK
- Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PROF. ÇAĞLAR ÖZDEMİR
- Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi DOÇ. AKİF ASDEMİR
- İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmete Bölümünü Öğretim Üyesi PROF. DR. İLHAN TOMANBAY
- Adli Bilişim ve Ses Görüntü İnceleme Uzmanı BAYRAM SAĞIR
- Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı PROF. DR. CENGİZ KILIÇ
- Adli Bilişim Mühendisi, Sertifikalı Siber Adli Bilişim Profesyoneli ve Adli Bilirkişi TUNCAY BEŞİKÇİ
- Adli Ses ve Görüntü Analiz Uzmanı – Fiziki İncelemeler ve Kriminalistik Uzmanı LEVENT GÜNER
- Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı – Güvenlik Bilimleri Doçenti DOÇ. DR. YASİN ATAÇ
- Emniyet Müdürü – Grafoloji, Sahtecilik ve Adli Bilişim Uzmanı – Öğretim Görevlisi MUSTAFA KAYGISIZ
- İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü, Adli Tıp Bölümü Tıp Bilimleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PROF. M. FATİH YAVUZ
- Jandarma Kriminal Laboratuvarları Daire Başkanı ALBAY MUSTAFA MERCAN
- Antalya Bilim Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı DOÇ. DR. YAVUZ ERDOĞAN
- Antalya Bilim Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi DR. İNANÇ İŞTEN
- Adli Bilişim Uzmanı ADEM TAŞKAYA
- Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi DOÇ. DR. CAN CANPOLAT
- Adli Bilişim ve HTS Uzmanı BAKİ NAKKAŞ
Ve daha pek çok ismin kanaati, halkın nezdinde kabul görmüştür. Kiralanmış basında, böylesine geniş aleyhe propagandaya, kumpasa özel kararları vermek üzere özel olarak oluşturulmuş hakim heyetlerine rağmen, söz konusu duayen hocalar, HUKUK ADINA DOĞRU BİLDİKLERİNDEN TAVİZ VERMEMİŞ ve “SADECE BANA VE BENDEN OLANA” DEĞİL, “HERKESE HUKUK” PRENSİBİYLE HAREKET ETMİŞLERDİR.
Duayen hocaların imzalarını taşıyan, oldukça kıymetli hukuki yorumlar ve tespitler içeren söz konusu mütalaalar, kumpas mahkemeleri tarafından kanuna aykırı bir biçimde dikkate alınmazken, halk tüm dikkatini bu yorumlara vermiştir. ÇÜNKÜ KUMPASI GÖRMEK ZOR BİR ŞEY DEĞİLDİR.
Sonuç
Sn. Celal Ülgen, şayet Yılmaz Özdil’in belirttiği şekilde bir “hukuk savaşçısı” ise, KİŞİ, GÖRÜŞ, İNANÇ, DURUŞ FARK ETMEKSİZİN HERKES İÇİN HUKUK ANLAYIŞININ TEMSİLCİSİ OLMALIDIR. Halkın açıkça fark ettiği gerçekleri, Sn. Celal Ülgen’in bir hukukçu olarak fark etmemesi mümkün değildir. Kaldı ki, Sn. Celal Ülgen, Adnan Oktar dosyasına tam anlamıyla hakimdir. Suçsuzluğu böylesine açık delillerle tespit eden duayen hocaların gördüklerini, kanaatimizce kendisi de çok iyi görmüştür.
Adnan Oktar dosyasında açık şekilde ETKİN PİŞMAN AVCILIĞI yaparken ve sanıkların suçlanması için ÜRETİLMİŞ YALANLARI yeterli bulurken, İBB davası için etkin pişman ifadelerini eleştirmesi, samimiyetten son derece uzaktır.
Ülkemizin şu an en büyük sorunu, hukuksuzluklardan ziyade, bu hukuksuzluklara göz yuman, kendi inandığı değerlerin arkasında DURAMAYAN, “KİŞİYE GÖRE HUKUK” ayırımı yapan HUKUKÇULARDIR.
Arzumuz, Sn. Celal Ülgen’in, gerçek bir “hukuk savaşçısı” olarak, Ekrem İmamoğlu davasında tespit ettiği ortak hukuksuzlukların, Adnan Oktar davasında da yer aldığını ifade etmesidir. İşte o zaman, “herkes için hukuk” inancındaki bir hukukçu olduğuna tam anlamıyla kanaatimiz gelebilecektir.
Sn. Celal Ülgen’in bu hususları dikkate alacağına inancımız tamdır. Kamuoyunun dikkatine saygılarımızla sunarız.29.11.2025