Müvekkil Adnan Oktar sevilen ve ilgiyle takip edilen biri olduğu için, yazılarında veya haber programlarında müvekkilin ismini geçirmek, BİR GAZETECİNİN GÜNDEME GELEBİLMESİ İÇİN en etkili yollardan biri gibi görünüyor. Haber konusuyla hiç alakası olmasa da bir şekilde müvekkilin adının zikredilmesi, kanaatimizce dikkat çekebilmek, gündem olabilmek ya da bu sayede fazladan takipçi, izleyici elde ederek GELİRLERİNİ ARTIRMAK AMACINDA OLAN KİMSELERİN son zamanlarda sıklıkla başvurduğu bir yöntem halini aldı.
Daha iyi yemekler yemek, daha güzel kıyafetler giymek, daha lüks olduğunu düşündüğü mekanlara gitmek ya da daha iyi bir araba kullanmak gibi AZ BİR DEĞER KARŞILIĞINDA, delilsiz, dayanaksız, uydurma hikayelerle masum insanlara iftira atmanın, hakkaniyete uygun bir tavır olmadığı gibi bunu yapanlara helal bir kazanç getirmeyeceği de bilinen bir gerçek.
Ayrıca bazı kanalların ısrarlı şekilde müvekkil aleyhine yayın yapıyor olmalarının temelinde, kanal sahiplerinin ekonomik kaygılar ile KENDİLERİNE DAYATILAN YAYINI YAPMA ZORUNLULUĞUNDA olmaları da kuvvetle muhtemel. Dolayısıyla yayınlara katılan konukların da, kanalda çalışan sunucu ve programcıların da kanal patronlarının direktiflerine paralel konuşma yapmak dışında seçenekleri kalmıyor olabilir kanaatindeyiz.
Bu nedenle de müvekkil, kendisi ve arkadaşları hakkında ısrarla aleyhte yayınlar yapan ya da en ilgisiz konuları dahi müvekkile bağlamaya çalışan gazeteci, spiker, program sunucusu hanımlara karşı herhangi bir öfke duymamakta, bilakis merhamet etmektedir. Çünkü belli ki yaşını başını almış, emekliliği çoktan gelmiş gazeteci hanımlar bile özgür iradeleriyle değil, genel yayın yönetmenlerinin ya da patronlarının baskısı ile müvekkil aleyhinde konuşmaktadırlar. Bu tip haberler, muhabirlerin vicdani kanaatini değil masa başında, medya patronunun direktiflerinin etkisi altında, haberi kontrol edip yayına hazırlayan kişinin uymak zorunda olduğu “yayın politikasını” yansıtmaktadır.
Konu müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları olduğunda, bir kısım medyanın “yayın politikası” sadece karalama, iftira, sansasyon ve gerçek dışı haberlerle sınırlı tutulmaktadır. Tarafsız cümleler kuran, vicdanen gördüğü hukuksuzluğu ifade etmek isteyenlere ise söz hakkı dahi verilmemektedir.
İFTİRA ve KARALAMALAR MÜVEKKİLİ HİÇ ETKİLEMEDİĞİ GİBİ BİLAKİS MOTİVASYONUNU ve HEYECANINI ARTIRMAKTADIR
7 Yılı aşkın süredir kesintisiz devam eden karalama, baskı, eziyet ve yıldırma politikalarına rağmen müvekkil Adnan Oktar’ın her geçen gün daha da artan bir imani sevinç, dinçlik, dirayet ve kararlılıkla hayatına devam ediyor olması ise, müvekkilin kötülüğünü isteyen çevrelerde büyük bir hayret ve şaşkınlıkla karşılanmaktadır.
Ancak özellikle belirtmek isteriz ki, bırakın hakkında gerçek dışı itham ve iftiralar içeren karalayıcı haberler yapılmasını, müvekkil Adnan Oktar’ın
- Haksız ve hukuksuz olarak tutuklandığı ilk günden bu yana 7 yıl 4 aydır tek başına, tecritte tutuluyor olması,
- Ailesinden ve avukatlarından uzaklaştırılmak için Edirne’den Erzurum’a oradan Van’a gönderilmesi,
- Türkiye’de ne bir PKK ne bir DHKPC ne bir FETÖ ne de herhangi bir mafya yöneticisine uygulanmayan avukat görüş kısıtlılığı uygulanması,
- Hukuka ve usule aykırı olarak hayatının her adımının zorlaştırılmaya çalışılması,
- Savunma yapamaması için engel üzerine engeller oluşturulması,
- Cezaevinde sıradan bir insanın asla tahammül edemeyeceği koşullarda yaşaması bile
KENDİSİ ÜZERİNDE EN UFAK BİR OLUMSUZ ETKİ OLUŞTURMADIĞI GİBİ TAM TERSİNE hem bedenen hem ruhen hem sevgi gücü hem hayat enerjisi ve neşesi olarak kat kat güçlenmesine vesile olmaktadır.
Müvekkil Adnan Oktar Hz. Mehdi’nin talebesi olduğu ve Hz. Mehdi ve tüm samimi müminlerle benzer imtihanları yaşadığı için Allah’a şükretmektedir:
Müvekkil Adnan Oktar, Peygamber Efendimiz (sav)’in Ahir Zamanda geleceğini müjdelediği Hz. Mehdi’nin geldiği dönemde yaşadığımızı ve kendisinin de Hz. Mehdi’nin talebesi olduğunu sıklıkla ifade etmektedir; bilindiği gibi bu konuda çok sayıda eseri de mevcuttur.
“Gül bahçesine giren gül kokar” sözünde ifade edildiği gibi, müvekkil Adnan Oktar da, Hz. Mehdi’nin talebesi olmaya niyet ettiği ve bu yönde gayret ve duası olduğu için, Hz. Mehdi’nin yaşayacağı söylenen zorlukları, imtihanları, olayları benzerleriyle yaşadığını ifade etmektedir.
Hz. Mehdi hakkında Peygamber Efendimiz (sav) tarafından haber verilen konulardan biri de, Hz. Mehdi hakkında çok konuşulacağıdır.
MEHDİ ZUHUR EDER, HERKES SADECE ONDAN KONUŞUR, O’NUN SEVGİSİNİ İÇER VE O’NDAN BAŞKA BİR ŞEYDEN BAHSETMEZLER. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)
Bir başka hadis-i şerifte ise, Hz. Mehdi hakkında çok yazışmalar olacağı bildirilmektedir; Hz. Mehdi için Peygamber Efendimiz “ehl-i beytimden” diye söz etmektedir:
Eyyüb b. Nuh şöyle rivayet etmiştir:
“Biz Ehli beyt’ten hiçbir imam yoktur ki, onun hakkında yazışmalar olmasın, insanlar onu parmaklarıyla göstermesin, ona sorular sorulmasın ve suikast düzenlenmesin.” (İman ve Küfür Kitabı / Usul-u Kafi (El-Usul Min El-Kafi) / El-Kuleyni, Cild 1, S. 502)
En ilgisiz konuların dahi müvekkil Adnan Oktar’a bağlanarak, hemen her gün basında, sosyal medyada hakkında bir haber çıkması veya konuşma olmasını, müvekkil Hz. Mehdi’nin talebesi olması sebebiyle, gül bahçesine girenin gül kokması gibi yaşadığı bir güzellik olarak yorumlamaktadır.
Müvekkil, Allah’ın Kur’an’da iman edenlere, Peygamberlerin ve önceki salih müminlerin başlarına gelenlerin kendilerinin de başına geleceğini, aynı şeylerle imtihan edileceklerini bildirdiğini hatırlatmaktadır:
Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırız:
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Bakara Suresi, 214)
Hadislerde, Tevrat’ta ve İncil’de Hz. Mehdi’nin çok büyük zorluklarla imtihan edileceği, ancak bunların hiçbirinden etkilenmeyeceği bildirilmektedir. Müvekkil de Hz. Mehdi’nin talebesi olarak benzer imtihanları yaşamaktan dolayı büyük bir sevinç duyduğunu belirtmektedir:
Bazı gazeteci ve yazarların, sosyal medya kullanıcılarının her konuyu sürekli olarak müvekkil Adnan Oktar’a bağlayarak, aleyhinde asılsız haberler yapmaktaki amaçlarının maddi ve manevi baskı oluşturmak, rahatsız ve huzursuz etmek, kamuoyunda aleyhinde algı oluşturmak, müvekkili dışlamak, karalamak olduğu açıktır.
Müvekkil Adnan Oktar, tarih boyunca tüm peygamberlerin, samimi müslümanların ve kendisini talebesi olarak gördüğü Hz. Mehdi’nin, çok büyük imtihanlardan geçtiklerini, haksızlıklar, iftiralar ve hukuksuzluklarla karşılaştıklarını belirterek, benzer bir kaderi paylaşmanın kendisi için bir güzellik olduğunu belirtmektedir.
Peygamber Efendimiz sav tarafından Ahir zamanda geleceği müjdelenen Hz. Mehdi’nin, çok büyük zulüm göreceği, öldürülmek isteneceği, hapsedileceği, iftiraya uğrayacağı birçok hadiste bildirilmiştir. Ancak Hz. Mehdi’nin bunlardan hiç etkilenmeyeceği de belirtilmiştir.
Mümin şahıs (Hz. Mehdi (as)) deccali görünce:“Ey insanlar! Resulullah’ın zikrettiği deccal işte budur” der. Deccal hemen onunla ilgili emrini verir de o zat karnı üzerine uzatılır ve arkasından: “Onu alın da yaralayın” der. ARTIK O ZATIN SIRTI VE KARNI DÖVE DÖVE GENİŞLETİLİR. Bu sefer (Deccal) onu iki eli ve iki ayağı ile yakalar da fırlatır atar. İNSANLAR DECCALİN ONU BİR ATEŞ İÇİNE ATTIĞINI SANIRLAR. HALBUKİ O BİR CENNET İÇİNE ATILMIŞTIR.
(Mehdilik ve İmamiye, İbrahim Süleymanoğlu, s. 40)
Hadiste Hz. Mehdi’nin sırtının ve karnının döve döve genişletilmesi müteşabih olarak, yani benzetme yapılarak söylenmiştir. Hz. Mehdi aleyhinde iftiralar ile, aleyhte propaganda yaparak, bazı çevrelerin güya itibarını sarsmaya çalışacakları bildirilmiştir.
Peygamber Efendimiz döneminde de o devrin yayın organı sayılan şairler, panayırlarda, çarşılarda Peygamber Efendimiz aleyhinde propaganda yapmakta, kendisini karalamaya, kendilerince itibarsızlaştırmaya çalışmaktaydılar. Hz. Mehdi döneminde de benzerinin yapılacağını Peygamberimiz haber vermiştir.
Günümüzde de karalama, itibarsızlaştırma, iftirayı yaygınlaştırma görevini bazı basın kuruluşları ve sosyal medya hesapları üstlenmiştir. Müvekkil Adnan Oktar. Hz. Mehdi’ye yapılacağı bildirilen eziyetlerin aynısıyla, Hz. Mehdi’nin talebesi olması sebebiyle – kendisine de yapılmasından dolayı büyük bir sevinç duyduğunu ifade etmektedir.
Bu konuya işaret eden diğer bazı hadisler ise şöyledir:
Hz. Mehdi (as), bizden, Ehl-i Beyt’tendir… Biz öyle bir ev halkıyız ki Allah bizim için ahireti dünyaya tercih etmiştir. BENİM EHL-İ BEYTİM MUHAKKAK BENDEN SONRA BELA KAÇIRILMA VE SÜRGÜNE UĞRAYACAKTIR. Benden sonra Ehl-i Beytim BELA ve mihnetlerle karşılaşacaklar ve TARDA (SÜRGÜN, KOVULMA) MARUZ KALACAKLARDIR. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)
…Hz. Mehdi (as), Resulullah’ın bayrağı ile, insanların başlarına bela üzerine bela yağdığı ve çıkışından ümit kesildiği bir sırada çıkar. İki rekat namaz kılar. Namazdan dönünce şöyle der: “EY İNSANLAR! ÜMMET-İ MUHAMMED VE BİLHASSA ONUN EHL-İ BEYTİ ÇOK BELALAR GÖRDÜ VE BİZLER KAHR VE HAKSIZLIĞA MARUZ KALDIK.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
Ebu Said El-Hudri’nin (ra) rivayetinde, Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Deccal çıkınca, ona karşı müminlerden bir adam (Hz. Mehdi (as)) yönelir. DERKEN O MÜMİN KİMSEYE BİRÇOK SİLAHLILAR, DECCALIN MERKEZLERDE GÖZETLEME YAPAN SİLAHLILARI KARŞI ÇIKARLAR.” (Mehdilik ve İmamiye 37, (Sahih-i Müslim, 11/393’den nakil)
Tevrat’ta ve İncil’de de Hz. Mehdi’nin benzer imtihanlarla karşılacağı bildirilmiştir.
Tevrat, Zebur ve Musevi Kaynaklarda İman Edenlerin Başlarına Gelen Zorluklar
Tevrat’ta da özellikle dünyanın son zamanlarında, yani ahir zamanda, iman sahibi kişilerin aynı zorluklarla karşılaşacakları, haklarında DAVALAR AÇILACAĞI ve İMTİHANLARIN ÖNÜ ARKASININ KESİLMEYECEĞİ haber verilmiştir.
Tevrat’ta Yeşaya bölümünde geçen aşağıdaki sözde, Hz. Mehdi’nin kendisine yönelik her suçlamaya cevap vererek, kendisine iftira atanları suçlu çıkaracağı, ve kendisine yönelik hiçbir kötülüğün başarılı olamayacağı bildirimektedir:
“Sana karşı yapılan hiçbir silah işe yaramayacak,Mahkemede seni suçlayan her dili suçlu çıkaracaksın…” Yeşaya 54:17
Allah, Hz. Mehdi’yi ve tüm inananları, bazı insanların “saldırgan dillerine karşı” koruyacağını bildirmektedir:
İnsanların düzenlerine karşı, koruyucu huzurunla üzerlerine kanat gerersin; Saldırgan dillere karşı onları çardağında gizlersin. (Mezmurlar, 31:20)
“Davud oğlunun [Hz. Mehdi’nin] geleceği nesilde, ALİMLER ALEYHİNE DAVA AÇILACAK.” Samuel’in yanındayken bu ifadeyi tekrar ettiğimde, şu sözlerle vurguladı: “BİR İMTİHANIN ARDINDAN BİR BAŞKA İMTİHAN GELECEK…” (Talmud, Kethuboth 112b)
Tevrat’ta, özellikle dünyanın son zamanlarında gelmesi beklenen Mehdi’ye oldukça fazla atıf bulunmaktadır ve burada bahsedilen detaylar, hadislerde Mehdi ile haber verilen detaylarla örtüşmektedir. Bir Tevrat pasajında dünyanın son zamanlarında kurtarıcı olarak gelecek şahsın, CENDERE GİBİ SIKINTILARLA BOĞUŞACAĞI haber verilmiştir.
Mesih için de şöyle yazılmıştır; Rab’bin Ruhu, bilgelik ve anlayış ruhu, öğüt ve güç ruhu, bilgi ve Rab korkusu ruhu onun üzerinde olacak. Haham Alexandri dedi ki: “BU O’NUN [ALLAH’IN] ONA [HZ. MEHDİ (AS)’A] SALİH İŞLER VE CENDERE GİBİ SIKINTILAR YÜKLEDİĞİNİ ÖĞRETİR.” [Yeşaya, 11:2] (Talmud, Sanhedrin 93b)
Zebur’da mesh edilen kral olarak tarif edilen Mehdi ile ilgili olarak dünyanın çeşitli krallarının ortaklık ederek ona karşı gelecekleri ve ona karşı mücadele edecekleri haber verilmiştir. Müvekkile göre buradaki kral tanımından, daha önce önemle üzerinde durulan İngiliz derin devletine atıf düşünülebilir:
Nedir uluslar arasındaki bu kargaşa, neden boş düzenler kurar bu halklar? DÜNYANIN KRALLARI SAF BAĞLIYOR, HÜKÜMDARLAR BİRLEŞİYOR RAB’BE VE MESHETTİĞİ KRALA KARŞI. “KOPARALIM ONLARIN KAYIŞLARINI” DİYORLAR, “ATALIM ÜZERİMİZDEN BAĞLARINI.” (Mezmurlar, 2:1-3)
Tevrat’ta, samimi iman sahibi olan ve “günahtan korkan” kişilerin başkaları tarafından hor görülecekleri, aşağılanmaya çalışacakları haber verilmiştir:
Mesih’in çağı gelmeden önceki sürede… GÜNAHTAN KORKAN İNSANLAR HOR GÖRÜLECEK VE GERÇEKLERDEN YOKSUN KALINACAK… (Talmud, Sota 49b)
Davud oğlunun [Hz. Mehdi’nin] geldiği nesilde… ALLAH’TAN KORKAN KİŞİLER HOR GÖRÜLECEK. (Talmud, Sanhedrin 97a)
Tevrat’ta, kötülükten ayrı giden olarak tarif edilen, Allah’ın haram ve helallerine karşı titiz olan ve Allah’tan korkan kişiler, “kendilerini av yapacak” yani bile isteye sıkıntı ve zorlukların içine girecek, insanların kendilerini inkar etmesine, kendilerine eziyet etmesine ve kendilerini küçük düşürmeye çalışmasına razı olacaklardır. Çünkü müvekkile göre imanı güçlü olan insanlar, asıl kurtuluşun bu olduğunu, Allah’ın rızasının bu şekilde kazanılacağını bilmekte, tüm bunların peygamberlerin de başına geldiğinin farkında olarak bunlara sevinçle razı olmakta ve imanlarından asla taviz vermemektedirler.
Davud oğlunun [Hz. Mehdi’nin] geldiği nesilde… KÖTÜLÜKTEN AYRI GİDEN KİŞİ, KENDİSİNİ BİR AV YAPACAK… KÖTÜLÜĞÜ TERK EDEN KİŞİYİ, KENDİ HALKI ALAYA ALACAK. (Talmud, Sanhedrin 97a)
Zebur’da, yine tefsirciler tarafından Mehdi olarak yorumlanan izahta, Mehdi’nin, kötülüklerin etrafını sarmasına rağmen, Allah’ın yasalarını asla unutmamasına atıf bulunmaktadır:
“KÖTÜLERİN İPLERİ BENİ SARDI, YASANI UNUTMADIM.” (Mezmurlar 119:61)
İncil’de İman Edenlerin Başlarına Gelen Zorluklar
İncil’de de, Allah’ın taraftarları olan kişilerin iftiraya uğrayarak yargılandıkları, hatta bazılarının öldürüldükleri, insanların onlardan sırf bu yüzden nefret edecekleri belirtilmiştir.
BENİM ADIMDAN ÖTÜRÜ KRALLARIN VE VALİLERİN ÖNÜNE ÇIKARILACAKSINIZ… Anne babalarınız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler. BENİM ADIMDAN ÖTÜRÜ HERKES SİZDEN NEFRET EDECEK… Dayanmakla canlarınızı kazanacaksınız. (Luka, 21:12, 16-19)
İncil’e göre samimi iman edenlere yönelik EZİYET VE SIKINTIYA SOKMA eylemleri gerçekleşecektir.
Bütün bunlar, DOĞUM SANCILARININ BAŞLANGICIDIR. O zaman SİZİ SIKINTIYA SOKACAK, ÖLDÜRECEKLER. BENİM ADIMDAN ÖTÜRÜ BÜTÜN ULUSLAR SİZDEN NEFRET EDECEK. (Matta, 24:8-9)
Bir başka İncil sözünde ise, söz konusu iman sahiplerinin sırf Allah’ın ve Hz. İsa’nın ismini zikrettikleri ve yücelttikleri için MAHKEMELERE VERİLECEKLERİNDEN bahsedilmektedir:
… İNSANLAR SİZİ MAHKEMELERE VERECEKLER… BENDEN ÖTÜRÜ VALİLERİN VE KRALLARIN ÖNÜNE ÇIKARILACAK, BÖYLECE ONLARA TANIKLIK EDECEKSİNİZ… Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek… (Markos, 13:9, 13)
[Hz. İsa (as):] “İşte, sizi koyunlar gibi kurtların arasına gönderiyorum. Yılan gibi zeki, güvercin gibi saf olun. İnsanlardan sakının. ÇÜNKÜ SİZİ MAHKEMELERE VERECEKLER… SİZİ KAMÇILAYACAKLAR [EZİYET EDECEKLER]. Benden ötürü VALİLERİN, KRALLARIN ÖNÜNE ÇIKARILACAKSINIZ… (Matta, 10:16-18)
İncil’de sırf iman ettikleri ve bundan taviz vermedikleri için bu peygamberlerin, din bilginlerinin ve dindar kişilerin ÖLDÜRÜLDÜKLERİNDEN, EZİYET GÖRECEKLERİNDEN VE ŞEHİRDEN ŞEHRE SÜRGÜN EDİLECEKLERİNDEN bahsedilmektedir:
… Size Peygamberler, bilge kişiler ve din bilginleri gönderiyorum. BUNLARDAN KİMİNİ ÖLDÜRECEKSİNİZ… KİMİNİ KAMÇILAYACAK [EZİYET EDECEK], KENTTEN KENTE KOVALAYACAKSINIZ. (Matta, 23:34)
İncil’de, söz konusu eziyetlerle, sürgünlerle, yargılamalar ve tehditlerle karşılaştıklarında iman edenlerin sevinmesi gerektiği, çünkü tüm bunların iman sahiplerine özel olarak verildiği ve bunun karşılığında büyük mükafatlar kazanacakları haber verilmiştir. Hatta İncil’de, bu kişilere, kendilerinden önce bu eziyetlere katlanan peygamberler örnek verilmiştir:
[Hz. İsa (as):] “BENİM YÜZÜMDEN İNSANLAR SİZE SÖVÜP ZULMETTİKLERİ, YALAN YERE SİZE KARŞI HER TÜRLÜ KÖTÜ SÖZÜ SÖYLEDİKLERİ ZAMAN NE MUTLU SİZE! SEVİNİN, SEVİNÇLE COŞUN! ÇÜNKÜ GÖKLERDEKİ ÖDÜLÜNÜZ BÜYÜKTÜR. SİZDEN ÖNCE YAŞAYAN PEYGAMBERLERE DE BÖYLE ZULMETTİLER.” (Matta, 5: 11-12)
Dolayısıyla müvekkil, aleyhinde yapılan gerçekdışı itham ve iftiralarla dolu yayınlarla akıllarınca kendisine ve arkadaşlarına zarar verdiklerini düşünenlerin ASLINDA BÜYÜK HİKMETLER İÇEREN HAYIRLI BİR İŞ YAPTIKLARINI DÜŞÜNMEKTEDİR.
Çünkü herşeyden önce bu haberleri yapanlar ya da yapmak zorunda bırakılanlar, tıpkı bugüne kadar yeryüzünde yaşamış ve yaşamakta olan her insan gibi ALLAH’IN KENDİLERİNE TAKDİR ETTİĞİ KADERİ YAŞAMAKTADIRLAR. BU KADERİN DIŞINA ÇIKMALARI İSE ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Allah bu apaçık gerçeği Kur’an ayetlerinde şöyle belirtmektedir:
“Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. O’nun, ALNINDAN YAKALAYIP DENETLEMEDİĞİ HİÇBİR CANLI YOKTUR.” (Hud Suresi, 56)
“Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir. O, BİLMEKSİZİN BİR YAPRAK DAHİ DÜŞMEZ…” (Enam Suresi, 39)
Yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı üzere, müvekkil aleyhindeki yayınlarıyla akıllarınca müvekkile zarar vereceğini düşünenler sadece, henüz daha kendileri doğmadan önce Allah Katında kendilerine yazılan kaderin gereğini yapmaktadırlar. Yani bu kimseler zahiren müvekkil ve arkadaşlarını cezalandırdıklarını düşünseler de, aslında müvekkil ve arkadaşlarının hayrına vesile olacak şekilde Allah tarafından takdir edilmiş kaderlerini yaşamaktadırlar. İMAN EDENLERİN KADERİNDE İSE ÜZÜNTÜ, YILGINLIK, YENİLGİ YOKTUR.
Müvekkil Adnan Oktar, konuyla ilgili olarak aşağıdaki ayeti hatırlatmaktadır:
Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ‘izzet ve gücün’ tümü Allah’ındır. O, işitendir, bilendir. (Yunus Suresi, 65)
Kamuoyunun bilgilerine bilvekale sunarım. 27.11.2025