Adnan Oktar’dan Duyurudur
Gerek yargılamalar sırasında gerekse basında, müvekkil Adnan Oktar’ın Kuran’ın yeterliliğini savunması ve mevzu (sahte) hadisleri reddederek gelenekçi-muhafazakar İslam anlayışına karşı çıkması, çeşitli tepki ve reddiyelerle karşılanmıştır. Bu reddiyeyi getiren kişiler genellikle;
Bunu sadece müvekkilin mi fark ettiğini,
Kimsenin dile getirmediği bu konuyu neden kendisinin dile getirdiğini,
Koskoca Diyanet’in veya hocaların bunu nasıl bilemediğini,
Sorgulamışlardır.
İslam camiasında genel kabul gören muhafazakar inanç şeklinin nasıl reddedilebildiğini, buna kimse karşı çıkmazken nasıl olup da müvekkilin karşı çıktığını anlamaya çalışmış ve buradan hareketle müvekkile kendilerince eleştiriler yöneltmişlerdir.
Bunu söyleyen kişiler, muhtemelen, mevzu hadisler üzerine kurulu olan inanç sisteminin yine MEVZU HADİSLER KULLANILARAK REDDEDİLEMEZ HALE GETİRİLDİĞİNİ, bu hususun SORGULANMASININ BİLE MÜMKÜN OLMADIĞINI, buna karşıt fikir getirmenin DİNDEN ÇIKMAK İLE EŞDEĞER SAYILDIĞINI zannederiz bilmemektedirler.
Bu sistemin içinde olup, acaba kim;
Sakalını keseni öldürün diye bir hadis olmadığını,
Namaz kılmayanı öldürün diye bir hadis olmadığını,
Kadınlarınızı kapatın diye bir hadis olmadığını,
Kadın eksiktir diye bir hadis olmadığını,
Ve bunun gibi sayısız vahşet ve dehşet eyleminin olmadığını söyleyebilir?
Bu sistemin içinde yaşayıp, söz konusu hadislerin SAHTE olduğunu, insanların büyük bir kısmının YANLIŞ BİR DİNE uyduğunu, KURAN’DA BUNLARIN HİÇBİRİNİN BULUNMADIĞINI kim söyleyebilir?
Diyelim ki, birisi çıktı ve bunları söyleyebildi. Müvekkile göre, bulunduğu ortamda bu insanın DİNDEN ÇIKMIŞ muamelesi görmesi, bu sebeple ÖLDÜRÜLME riski ile karşı karşıya kalması (çünkü mevzu hadislere göre dinden çıkan öldürülür) söz konusu olacaktır. Çevresinde kimseye sözünü dinletemeyecek, kendi toplumu içinde linç edilecek ve kafir damgası yiyecektir.
Sözü dinlenmediği gibi dışlanmış olmanın da sıkıntısını yaşayacaktır. Kuran’dan getirdiği her açıklama, bu dinin mensupları tarafından itiraz görecek, toplu bir linçle susturulacaktır.

Halil Konakçı’nın “Kuran Bize Yeter Diyenlerden Kaçın” başlıklı videosu
https://www.youtube.com/watch?v=L7WNqmIGE68
Müvekkile göre, örneğin, “dinden çıkan öldürülmez, Kuran’da adalet sistemi vardır ve o adalet, ‘Dinde zorlama (ve baskı) yoktur‘ ayetiyle anlatılmıştır“ diye bir açıklama yapıldığında, bu açıklamayı yapan kişinin kafir ilan edilmesi kuvvetle muhtemeldir.
“Kuran’da kadın üstündür ve özgürdür” diye bir açıklama yapıldığında, hadislere göre cehennemin çoğunun kadınlardan oluştuğunu ve kadınların dinlerinin ve akıllarının eksik olduğunu söyleyeceklerdir.
O ortamda bunların dile getirmesi zordur; çünkü hadisleri uydurup, İslam camiasını başka bir dini uygular hale getirenler, kendilerini garantiye almak için de hadisler uydurmuşlar ve kurdukları sistemi “İTİRAZ EDİLEMEZ” hale getirmişlerdir.
“Kuran Yeterlidir“ Diyenleri Mürted İlan Eden Sahte Hadisler
Müvekkile göre pek çok mevzu hadis yoluyla, “Kuran Yeterlidir” demek yasaklanmıştır. Hatta “Kuran yeterlidir” diyen kişiler mürted yani dinden çıkmış ilan edilirler. Yine mevzu hadislere göre, dinden çıkmanın cezası da ÖLDÜRÜLMEKTİR.
Dolayısıyla, KURAN’IN YETERLİLİĞİNİ SAVUNMAK, SAHTE HADİSLER YOLUYLA YASAKLANMIŞTIR. Bu hadislere bazı örnekler şu şekildedir:
Ubeydullah bin Ebî Râfî’den o da babasından naklettiğine göre Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Sakın sizden birinize, rahat koltuğuna oturmuş vaziyette, benim emrettiklerimden bir emir veya nehyettiklerimden bir nehiy ulaştığı zaman; ‘Böyle bir şey bilmiyorum, biz Allah‘ın kitabında ne bulursak ona tâbî oluruz!‘ DERKEN RASTLAMAYAYIM.“ (Ebû Dâvûd, Sünne, 1)
“Şunu iyi biliniz ki, bana Kur’an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size (Hz. Peygamberin sünneti/hadisleri değil) SADECE ŞU KUR’AN LAZIMDIR, ONDA BULDUĞUNUZ HELALİ HELAL, HARAMI DA HARAM KABUL EDİNİZ YETER!’ diyeceği (günler) yakındır…” (Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8)
Müvekkile göre, İŞTE YALAN HADİS UYDURMAK TAM OLARAK BUDUR. Bununla açıkça Peygamberimize iftira atılmakta ve KURAN’A UYMAK İSTEYENLERİN -HAŞA- PEYGAMBER TARAFINDAN ENGELLENDİĞİ anlatılmaktadır. Bu sahte dini oluşturanlar, uydurulmuş hadisleri de dokunulmaz hale getirmişler ve insanları Kuran’dan alabildiğine uzaklaştırarak, onlara kendi gerçek dinlerini unutturmuşlardır.
Kuran ve Sahih Hadislerde Kuran’ın Yeterliliği
Müvekkile göre, yukarıdaki sahte hadisleri yalanlayan Kuran’ın kendisidir. Kuran’daki pek çok ayette, Kuran’ın bir Müslüman için yeterli bir rehber olduğu ve onun dışında bir yol gösterici aramamak gerektiği belirtilmiştir. Bu ayetlerden bazıları şu şekildedir:
Kovulmuş Şeytandan Allah’a Sığınırız
KİM ALLAH’IN İNDİRDİĞİYLE HÜKMETMEZSE, İŞTE ONLAR, ZALİM OLANLARDIR. (Maide Suresi, 45)
Onlara bir ayet getirmediğin zaman: “Sen Onu (inmeyen ayeti) derleyip-toplasana” derler. De ki: “BEN, YALNIZCA BANA RABBİMDEN VAHYOLUNANA UYARIM. Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir.” (Araf, 203)
Siz (Müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, ALLAH’IN SÖZÜNÜ İŞİTİYOR, (İYİCE ALGILAYIP) AKIL ERDİRDİKTEN SONRA, BİLE BİLE DEĞİŞTİRİYORLARDI. (Bakara Suresi, 75)
SANA İNDİRİLDİKTEN SONRA, SAKIN SENİ ALLAH’IN AYETLERİNDEN ALIKOYMASINLAR. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma. (Kasas Suresi, 87)
Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: “BUNDAN BAŞKA BİR KUR’AN GETİR VEYA ONU DEĞİŞTİR.” De ki: “BENİM ONU KENDİ NEFSİMİN BİR ÖNGÖRMESİ OLARAK DEĞİŞTİRMEM BENİM İÇİN OLACAK ŞEY DEĞİLDİR. BEN, YALNIZCA BANA VAHYOLUNANA UYARIM. Eğer Rabbim’e isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım.” (Yunus Suresi, 15)
GERÇEK (HAK) RABBİNDEN (GELEN)DİR. ŞU HALDE SAKIN KUŞKUYA KAPILANLARDAN OLMA. (Bakara Suresi, 147)
Gerçekten, APAÇIK BELGELERDEN İNDİRDİKLERİMİZİ VE İNSANLAR İÇİN KİTAPTA AÇIKLADIĞIMIZ HİDAYETİ GİZLEMEKTE OLANLAR; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler. (Bakara Suresi, 159)
ARALARINDA ALLAH’IN İNDİRDİĞİYLE HÜKMET VE ONLARIN HEVALARINA UYMA. ALLAH’IN SANA İNDİRDİĞİNİN BİR KISMINDAN SENİ SAPTIRMALARINDAN SAKIN. Eğer Allah’ın hükmünden yüz çevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor. Muhakkak ki insanların çoğu yoldan çıkanlardır. (Maide Suresi, 49)
Ya da: “Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha çok doğru yolda olurduk” dememeniz (için) işte SİZE RABBİNİZDEN APAÇIK BİR BELGE, BİR HİDAYET VE BİR RAHMET GELMİŞTİR. ALLAH’IN AYETLERİNİ YALANLAYANDAN VE (İNSANLARI) ONDAN ALIKOYUP-ÇEVİRENDEN DAHA ZALİM KİMDİR? Ayetlerimizden alıkoyup-çevirenlere, bu ‘engelleme ve çevirmelerinden’ dolayı pek çetin bir azapla karşılık vereceğiz. (Enam Suresi, 157)
ONLAR, YİNE DE O SÖZÜ (KUR’AN’I) GEREĞİ GİBİ DÜŞÜNMEDİLER Mİ, YOKSA ONLARA, GEÇMİŞTEKİ ATALARINA GELMEYEN BİR ŞEY Mİ GELDİ? (Müminun Suresi, 68)
EĞER KULUMUZA İNDİRDİĞİMİZ (KUR’AN)’DAN ŞÜPHEDEYSENİZ, BU DURUMDA, SİZ DE BUNUN BENZERİ BİR SURE GETİRİN. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın. (Bakara Suresi, 23)
KENDİNDEN ÖNCEKİNİ DOĞRULAYICI OLARAK SANA KİTAP’TAN VAHYETTİĞİMİZ GERÇEĞİN TA KENDİSİDİR. Şüphesiz Allah, elbette haber alandır, görendir. (Fatır Suresi, 31)
RABBİNİN SÖZÜ, DOĞRULUK BAKIMINDAN DA, ADALET BAKIMINDAN DA TASTAMAMDIR. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir. (Enam Suresi, 115)
ALLAH’TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARAYAYIM? OYSA O, SİZE KİTAB’I AÇIKLANMIŞ OLARAK İNDİRMİŞTİR. Kendilerine kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (Enam Suresi, 114)
Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. BİZ KİTAB’I SANA, HERŞEYİN AÇIKLAYICISI, MÜSLÜMANLARA BİR HİDAYET, BİR RAHMET VE BİR MÜJDE OLARAK İNDİRDİK. (Nahl Suresi, 89)
ŞU HALDE, SANA VAHYEDİLENE SIMSIKI-TUTUN; ÇÜNKÜ SEN DOSDOĞRU BİR YOL ÜZERİNDESİN. Ve şüphesiz O (KUR’AN), SENİN VE KAVMİN İÇİN GERÇEKTEN BİR ZİKİRDİR. SİZ (ONDAN) SORULACAKSINIZ. (Zuhruf Suresi, 43-44)
ŞÜPHESİZ, BU KUR’AN, EN DOĞRU YOLA İLETİR VE SALİH AMELLERDE BULUNAN MÜ’MİNLERE, ONLAR İÇİN GERÇEKTEN BÜYÜK BİR ECİR OLDUĞUNU MÜJDE VERİR. (İsra Suresi, 9)
Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, BİZ (ONA KARŞI) SANA HAKKI VE EN GÜZEL AÇIKLAMA TARZINI GETİRMİŞ OLMAYALIM. (Furkan Suresi, 33)
KENDİLERİNE OKUNAN BU KİTABI SANA GÖNDERMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU? Elbette inanan bir topluluk için onda rahmet ve ibret vardır. (Ankebut Suresi, 51)
Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ NOKSAN BIRAKMADIK, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır. (Enam Suresi, 38)
HAMD, KİTABI KULU ÜZERİNE İNDİREN VE ONDA HİÇBİR ÇARPIKLIK KILMAYAN ALLAH’A AİTTİR. (Kehf Suresi, 1)
RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENE UYUN, O’ndan başka velilere uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz? (Araf Suresi, 3)
… Her işi evirip düzenler, AYETLERİ BİRER BİRER AÇIKLAR. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız. (Rad Suresi, 2)
Bu, ALLAH’IN KİTABI ŞÜPHESİZ HAK OLARAK İNDİRMESİNDENDİR. KİTAP KONUSUNDA ANLAŞMAZLIĞA DÜŞENLER İSE UZAK BİR AYRILIK İÇİNDEDİRLER. (Bakara Suresi, 176)
Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (KUR’AN’A) İMAN EDİN; ONU İNKAR EDENLERİN İLKİ SİZ OLMAYIN VE AYETLERİMİZİ AZ BİR DEĞER KARŞILIĞINDA DEĞİŞMEYİN. Ve yalnızca benden korkun. (Bakara Suresi, 41)
Allah, dinlerini mezheplere bölüp, bununla da tatmin olanları Kuran’da aşağılamaktadır:
Ancak onlar, İŞLERİNİ KENDİ ARALARINDA (FARKLI) KİTAPLAR HALİNDE BÖLDÜLER; HER BİR GRUP, KENDİ ELLERİNDE OLANLA YETİNİP SEVİNMEKTEDİR. (Mü’minun Suresi, 53)
YOKSA ONLARIN BİRTAKIM ORTAKLARI MI VAR Kİ, ALLAH’IN İZİN VERMEDİĞİ ŞEYLERİ, DİNDEN KENDİLERİNE TEŞRİ’ ETTİLER (BİR ŞERİAT KILDILAR)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. (Şura Suresi, 21)
Allah ayetinde, kavminin Kuran’ı terk etmesinden dolayı Peygamberin Allah’a olan seslenişini örnek vermektedir.
Ve elçi dedi ki: “RABBİM GERÇEKTEN BENİM KAVMİM, BU KUR’AN’I TERK EDİLMİŞ (BİR KİTAP) OLARAK BIRAKTILAR.” (Furkan Suresi, 30)
Allah ayetinde, Peygamberimizin Kuran’a davetinin, bir kısım müşriklerin ağırına gittiğini belirtmektedir:
O: “DİNİ DOSDOĞRU AYAKTA TUTUN VE ONDA AYRILIĞA DÜŞMEYİN” DİYE dinden Nuh’a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri’ etti (bir şeriat kıldı). SENİN KENDİLERİNİ ÇAĞIRDIĞIN ŞEY, MÜŞRİKLERE AĞIR GELDİ. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir. (Şura Suresi, 13)
Müvekkile göre Kuran’dan uzaklaşarak kendilerine ayrı bir mescid kuranlar, Peygamberimizin döneminde de vardır. O dönemde Allah, Peygamberimize yönelik uyarı mahiyetinde ayetler indirmiştir:
ONLAR NEREDEYSE, SANA VAHYETTİĞİMİZDEN BAŞKASINI BİZ’E KARŞI DÜZÜP UYDURMAN İÇİN SENİ FİTNEYE DÜŞÜRECEKLERDİ; O ZAMAN SENİ DOST EDİNECEKLERDİ.
EĞER BİZ SENİ SAĞLAMLAŞTIRMASAYDIK, ANDOLSUN, ONLARA AZ BİR ŞEY (DE OLSA) EĞİLİM GÖSTERECEKTİN.
Bu durumda, Biz sana, hayatın da kat kat, ölümün de kat kat (acısını) tattırırdık; sonra Biz’e karşı bir yardımcı bulamazdın. (İsra Suresi, 73-75)
Ayette belirtildiği gibi, söz konusu müşrikler, Peygamberin dahi, kendisine vahiy edilen Kuran’dan uzaklaşmasını ve uydurulmuş başka şeylere yönelmesini istemektedirler. Ayette dikkat çektiği şekilde, ancak o zaman Peygamberimizi dost edineceklerdir. Müvekkile göre, Kuran dışında yollara, Peygamberimiz döneminde dahi başvurulmuştur ve Peygamberimize dahi bu konuda baskı yapılmıştır.
Yukarıdaki ayetlerden yola çıkarak müvekkil, Kuran’ın yeterliliği konusunun önemine varmış, hayatı boyunca bunun için ısrarcı olmuş ve bağnazlıkla mücadelesini bu yolla yürütmüştür.
Şunu da belirtmek gerekir ki, Peygamberimiz dönemi ve sonrasında Hz. Ali, Hz. Ömer, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Ebu Hanefi, Muhyiddin Arabi ve daha pek çok mübarek şahıs, SIRF KURAN’IN YETERLİLİĞİNİ SAVUNDUKLARI için BASKI GÖRMÜŞLER VE ŞEHİT EDİLMİŞLERDİR. Kuran’dan başka bir yol arayanlar, bu isimlerin kendileri gibi olmasını, Kuran’dan uzaklaşmalarını istemiş ve bunu bir fitne konusu yapmışlardır. Kuran’a uymalarından dolayı bu mübarek şahısları mürted ilan etmiş ve en nihayetinde de bu bahane ile şehit etmişlerdir.
Tüm bunlar yaşanmışken, acaba kim cesaret gösterip, “Kuran yeterlidir, Kuran’a uymalısınız” diyebilir? MÜVEKKİL, BU CESARETİ GÖSTERDİĞİ İÇİN HEDEFTEDİR.
Kuran’ın Yeterliliğini Bildiren Sahih Hadisler
Müvekkilin belirttiğine göre, Kuran’da apaçık olan Kuran’ın yeterliliği konusu, pek çok sahih (gerçek) hadis ile de doğrulanmıştır. Hadislerin Kuran ile mutabık oluşu, sunduğu anlamı ve netliği, sahih olduklarının ispatıdır. Bu hadislerden bazıları şu şekildedir:
“ALLAH’IN KİTABI ALLAH’IN İPİDİR; KİM ONA TUTUNURSA KURTULUŞA ERER.” (İbn Mâce, Mukaddime 14)
Hz. Peygamber’in Veda Haccı’nda şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“SİZE ÖYLE BİR ŞEY BIRAKTIM Kİ, ONA SIMSIKI SARILDIKÇA ASLA SAPITMAZSINIZ: ALLAH’IN KİTABI.” (Müslim, Hac 147; Muvatta’, Kader 3; İbn Mâce, Menasik 84)
“KUR’AN’A SARILIN. ÇÜNKÜ O, ALLAH’IN İPİDİR; APAÇIK NURDUR; FAYDALI ŞİFADIR; ONA YAPIŞAN KORUNUR, TERK EDEN HÜSRANA UĞRAR.” (Darimî, Fedâilü’l-Kur’an, 6; Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’an, 14)
“KUR’AN, ALLAH’IN SAĞLAM İPİDİR; KİM ONA TUTUNURSA DOĞRU YOLDAN SAPMAZ.” (İbn Hibban, Sahih, no: 122; Hâkim, el-Müstedrek, I/555 – sahih kabul edilmiştir)
“KİM KUR’AN’A SARILIRSA DOĞRU YOLU BULUR; KİM ONDAN YÜZ ÇEVİRİRSE HELÂKE UĞRAR.” (İbn Ebî Şeybe, Musannef, c.6, s. 126; Beyhakî, Şuabu’l-İman, no: 2012)
“Kuran Yeterlidir” Demek, Pek Çok Baskıyı ve Tehdidi Göğüslemek Demektir; Bunu Göze Alan Müvekkil Olmuştur
Yüzlerce yıldır oturmuş bu sisteme karşı çıkmak, insanları Kuran’a çağırmak, Kuran’a uymayan hiçbir hadisin geçerli olmadığını söylemek ve “sizin Kuran’daki dininiz bu değil“ demek, ÖYLE KOLAY BİR İŞ DEĞİLDİR. Bunu yapan kişinin, dışlanmayı, eleştirilmeyi, hatta zulüm görmeyi göze alması gerekir. Çünkü kimi zaman düzenlerinin değişmesini istemeyenler, doğruyu getirenleri susturma çabası içine girerler. Keza, müvekkilde durum tam olarak bu şekilde olmuştur.
Müvekkil, bunu imani bir gereklilik olarak görerek, vicdanına uyarak ve her şeyi göze alarak, gençlik yıllarında bu gerçeği tüm dünyaya anlatma kararlılığıyla yola çıkmıştır. Önce geleneksel muhafazakar İslam modelini benimsemiştir; çünkü herkes gibi doğrusunun bu olduğunu zannetmektedir. Ancak bunu uygularken, herkesten farklı olarak, İKİ MEZHEBİN birden gereklerine uymuş ve bunu, KİMSENİN BAŞARAMAYACAĞI BİR TİTİZLİKLE yerine getirmiştir.
Ancak bir zaman sonra, Kuran’dan uzak bir din modeli yaşandığını görmüş, tek bir dinde farklı uygulamaların ve farklı mezheplerin olamayacağı gerçeğinden yola çıkarak, Kuran’daki dini öğrenip uygulamıştır. Bu dinin, geleneksel İslam anlayışından oldukça farklı olduğunu gördüğünde, bu konuda asla kayıtsız kalamamış ve bu doğruyu canı pahasına tebliğ etme kararlılığında olmuştur.
Müvekkil, bunu yapmak için TÜM ZORLUKLARI GÖZE ALMIŞTIR. ZATEN YOLA BÖYLE BAŞLAMIŞTIR.
Sonuç beklediği gibi de olmuştur. Müvekkilin anlatımları tüm dünyayı etkilemiş, ülkemizde gençlerin din ile buluşmalarını sağlamıştır. Bunun sonucunda, mevcut düzenlerinin bozulmasından rahatsız olanlar ve elbette bağnaz sistemin en büyük destekçisi olan İngiliz derin devleti, müvekkili önemli bir tehdit olarak görmüş ve susturma operasyonu başlamıştır.
Müvekkilin çıktığı yolda, bütün bunlar beklenen şeylerdir. Kendisi zaten başına gelecek her şeyi göze almıştır. Bu yolun meşakkatli olduğunun da başından beri bilincindedir.
Müvekkilin farkı işte buradadır.
Şayet müvekkil, şu anda gelenekçi–muhafazakar din anlayışını savunuyor olsaydı, cübbe ve sarıkla boy gösterseydi, yeşil bir duvarın önünde sadece erkeklerin olduğu bir ortamda, uhrevi bir ses tonuyla yayınlar yapsaydı, şu anda Türkiye’de 1 numaralı hoca olabilirdi. Bunu yapmak müvekkil için son derece kolay ve risksiz olurdu. Ancak vicdanına uyduğu için, müvekkil zora talip olmuş ve hiçbir şeyden çekinmeyerek Kuran’ın yeterliliğini savunmuştur; halen de savunmaktadır.
Kendisi, zorlukları göze alarak bir yola çıktığı için, Kuran’ın yeterliliğini yüce yüreklilikle anlatmakta, doğruları izah etmekten çekinmemektedir.
İşte bu nedenle de BUNU ANLATAN VE BU UĞURDA HER TEPKİYİ GÖZE ALAN YEGANE KİŞİ MÜVEKKİLDİR.
Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan, Kuran Müslümanlığına Geçmeyi Savunmaktadır
Aynı şekilde Cumhurbaşkanımız Sn. Tayyip Erdoğan da, 8 Mart 2018 tarihinde, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle yaptığı bir konuşmasında şu önemli sözleri sarf etmiştir:
“Birisi sünneti tartışıyor, öbürü icma tartışıyor. Ya bırak bu işleri. Aslolan nedir? BİZİM MUKADDES KİTABIMIZ KUR’AN’DIR. KUR’AN’A TERS DEĞİLSE MESELE BİTMİŞTİR.“
Kuran’daki gerçekleri saptıran ve kadınları aşağılayan “din adamı” adı altındaki bazı kişileri eleştiren Sn. Cumhurbaşkanımız, bu sözler ile HADİSLERİN ANCAK VE ANCAK KURAN İLE MUTABIK OLDUĞU MÜDDETÇE KABUL EDİLEBİLECEĞİNİ açıkça belirtmiştir. Kuran’a ters açıklamaların, İslam’da yeri olmadığını ifade etmiştir.
Ayrıca Cumhurbaşkanımız, çok önemli bir açıklamada bulunmuş ve “Kuran Müslümanlığına geçilmesi gerektiğini” söylemiştir:
“Ülkemizde Kur’an eğitimine her yerde ulaşmak mümkün. Nüfus cüzdanı Müslümanlığından, KUR’AN MÜSLÜMANLIĞINA GEÇMELİYİZ.“
Bir başka açıklamasında ise Cumhurbaşkanımız, “Kuran’a sımsıkı sarılmak gerektiğini” belirtmiştir:
“KUR’AN’A TOPTAN, SIMSIKI SARILALIM ve inşaAllah bunun neticesini de Rabbim bizlere lütfedecektir.”
Cumhurbaşkanımız, Kuran’ın rehberliğinin önemine dikkat çekmiştir:
“Müslümanlar olarak bugün KUR’AN’IN REHBERLİĞİNE HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ günlerden geçiyoruz.”
Cumhurbaşkanımız, farklı yerlerdeki farklı konuşmalarında da mezhep dini diye bir şey olmadığını, yegane dinin Kuran’daki İslam olduğunu belirtmiştir:
12 Nisan 2015 – “Kutlu Doğum” programı (İstanbul)
“BİZİM SÜNNİLİK DİYE BİR DİNİMİZ YOKTUR. BİZİM ŞİA DİYE BİR DİNİMİZ YOKTUR. BİZİM DİNİMİZ İSLAM’DIR… Mezhepçilik İslam dünyasını paramparça ediyor.”

12 Ekim 2016 – Avrasya İslam Şurası (İstanbul)
“BENİM SÜNNİLİK DİYE BİR DİNİM YOKTUR, BENİM ŞİİLİK DİYE DE BİR DİNİM YOKTUR. BENİM DİNİM İSLAM’DIR.”
23 Nisan 2023 – Seçim konuşması (İstanbul)
“BİZİM SÜNNİLİK, ALEVİLİK, ŞİİLİK DİYE BİR DİNİMİZ YOK; bizim dinimizin tek adı var, o da İslam’dır.”
Erdoğan’ın resmi X hesabından paylaşılan alıntı:
“Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur… Bizim tek dinimiz İslam’dır.”

Müvekkile göre işte bu, bizzat Peygamberimizin uyguladığı, Kuran’a dayalı İslam anlayışıdır; olması gerekendir. MÜVEKKİL, CUMHURBAŞKANIMIZLA AYNI GÖRÜŞLERİ PAYLAŞMAKTADIR.
Tüm Risklerine Rağmen Doğruyu Savunmak, Vicdan ve İman İşidir
Şu anda ülkemizde bu gerçeği çok iyi bilen sayısız alim ve hoca bulunmaktadır. Ama sistemlerinin değişmesini istemediklerinden, düzenlerinin bozulmasından çekindiklerinden, gerçekleri söylediklerinde içinde bulundukları camianın hedefinde olacaklarını bildiklerinden SESLERİNİ ÇIKARMAMAKTADIRLAR.
Müvekkile, “Kuran’ın yeterliliğini anlayan bir tek sen misin?” sorusunu yöneltenlere, verilebilecek cevap tam olarak budur. İnsanlar, itiraz edemedikleri, mecbur bırakıldıkları, “Kuran yeterlidir” demenin sahte hadislerle yasaklandığı bir sistemin içinde yaşamaktadırlar. Buna karşı çıkmanın bedeli, onlar için çok ağır olur. Müvekkil, Allah’ı razı etmek için, doğruları getirmek uğruna, bu ağır bedeli üstlenmiş olan kişidir. Bunun bedelini ödemek ise, müvekkil için her zaman mutluluk vesilesi olmuştur.
Kendisini Mehdi talebesi olarak gören müvekkil, Tevrat ve İncil’de, Mehdi’nin zorlukları üstlenmesi ile ilgili tarifleri, bir talebe olarak kendisinin de yaşamasından dolayı mutluluk içindedir. Çünkü müvekkil de, kendi dünyevi istekleri veya yakın çevresi için değil, SADECE YAPTIĞI TEBLİĞ VE DOĞRULARI ANLATMA KARARLILIĞI nedeniyle zorlukları yaşamaktadır. Tevrat’ta yaşanan bu zorluklar şöyle anlatılır:
“ASLINDA HASTALIKLARIMIZI O ÜSTLENDİ, ACILARIMIZI O YÜKLENDİ. Bizse Allah tarafından cezalandırıldığını, vurulup ezildiğini sandık.” (Yeşaya 53: 4)
… “Davud oğlunun [Hz. Mehdi (as)’ın] geleceği nesilde, ALİMLER ALEYHİNE DAVA AÇILACAK.” Samuel’in yanındayken bu ifadeyi tekrar ettiğimde, şu sözlerle vurguladı: “BİR İMTİHANIN ARDINDAN BİR BAŞKA İMTİHAN GELECEK…” (Talmud, Kethuboth 112b)
Nedir uluslar arasındaki bu kargaşa, neden boş düzenler kurar bu halklar? DÜNYANIN KRALLARI SAF BAĞLIYOR, HÜKÜMDARLAR BİRLEŞİYOR RAB’BE VE MESHETTİĞİ KRALA [HZ. MEHDİ (AS)’A] KARŞI. “KOPARALIM ONLARIN KAYIŞLARINI” DİYORLAR, “ATALIM ÜZERİMİZDEN BAĞLARINI.” (Mezmurlar, 2:1-3)
Mesih’in [Hz. Mehdi (as)’ın] çağı gelmeden önceki sürede… GÜNAHTAN KORKAN İNSANLAR HOR GÖRÜLECEK VE GERÇEKLERDEN YOKSUN KALINACAK… (Talmud, Sota 49b)
Mesih için de şöyle yazılmıştır; Rab’bin Ruhu, bilgelik ve anlayış ruhu, öğüt ve güç ruhu, bilgi ve Rab korkusu ruhu onun üzerinde olacak. Haham Alexandri dedi ki: “BU O’NUN [ALLAH’IN] ONA [HZ. MEHDİ (AS)’A] SALİH İŞLER VE CENDERE GİBİ SIKINTILAR YÜKLEDİĞİNİ ÖĞRETİR.” [Yeşaya, 11:2] (Talmud, Sanhedrin 93b)
Bu zorluklar, İncil’de ise şöyle anlatılır:
BENİM ADIMDAN ÖTÜRÜ KRALLARIN VE VALİLERİN ÖNÜNE ÇIKARILACAKSINIZ… Anne babalarınız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler. BENİM ADIMDAN ÖTÜRÜ HERKES SİZDEN NEFRET EDECEK… Dayanmakla canlarınızı kazanacaksınız. (Luka, 21:12, 16-19)
Bütün bunlar, DOĞUM SANCILARININ BAŞLANGICIDIR. O zaman SİZİ SIKINTIYA SOKACAK, ÖLDÜRECEKLER. BENİM ADIMDAN ÖTÜRÜ BÜTÜN ULUSLAR SİZDEN NEFRET EDECEK. (Matta, 24:8-9)
Müvekkil, vicdanına göre doğru olanı yapmıştır ve yapmaya da devam edecektir. Kuran’ın yeterli olduğunu, sadece Kuran ile uyumlu olan ve tahakkuk etmiş (gerçekleşmiş) ve aynı zamanda henüz tahakkuk etmemiş ama tevatür olan (yalanda ittifak etmeleri imkansız olan fertlerin bulunduğu topluluklar tarafından nakledilmiş, doğruluğu kesin olan)* hadislerin geçerli olduğunu anlatmaya, mevzu hadislerle üretilmiş ve tüm dünyayı korkunç bir sisteme itmiş bağnaz din anlayışıyla da ilmi mücadeleye devam edecektir.
Kamuoyunun dikkatine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.18.10.2025
* Hadislerde çift uçlu bir kuyruklu yıldızının çeşitli özellikleriyle tarifinin yapılması ve 10 Ocak 2009 tarihinde çift uçlu Lulin Kuyruklu Yıldızı’nın geçmesi gibi.