ESKİ POLİS FURKAN SEZER’İN İDDİALARININ TAMAMI DELİLSİZ-MESNETSİZ OLDUĞUNDAN DİKKATE DEĞER BİR YANI YOKTUR
Müvekkil Adnan Oktar, Gazeteci İpek Özbey Hanım’ın 3 Ekim 2025 Tarihli Korkusuz Gazetesinde yayınlanan “Yine mi Hayati İnanç” başlıklı köşe yazısında kendisinin adının da geçmesi sebebiyle cevap hakkını kullanmaktadır.
Öncelikle, Müvekkil Adnan Oktar, İpek Özbey Hanım’ın yeni saç rengi ve modelinin kendisine yakıştığını, İpek Hanım’ın bu yeni tarzıyla tıpkı müvekkilin bazı hanım arkadaşları gibi sarışın, bakımlı ve özenli bir stil benimsemesinden memnuniyet duyduğunu ifade etmektedir. Ayrıca sempatik ve nezih bir hanım olduğunu düşündüğü İpek Hanım’ın modern, aydın ve kültürlü bir insan olmasına da saygı duymaktadır.
Ancak müvekkil, İpek Özbey’in, görevinden uzaklaştırıp İstanbul’dan gönderilmiş bir polis memuru olan (İstanbul Mali Şube Müdürü olduğu sırada terfi alıp kahraman olmayı beklerken Kilis’te pasif bir göreve getirilmesini kaldıramayıp istifa eden) Furkan Sezer’in delilsiz-dayanaksız, hayali iddialarına inanıp da bunları köşesine taşımasının, hem doğru bir tavır olmadığını hem de basın meslek ilkeleriyle bağdaşmadığını düşünmektedir.
Furkan Sezer, görevden alınıp İstanbul’dan gönderilmesine “müvekkil ve arkadaşlarının sebep olduğunu düşündüğünden” camiaya karşı derin bir husumet beslemektedir. Bu husumeti de, müvekkil aleyhindeki TV programlarına katılarak meşhur olmak ve camiaya yönelik delilsiz-dayanaksız iftira ve hakaretlerde bulunmak için fırsat olarak görmekte ve adeta bir meslek gibi kullanmaktadır.
Bununla birlikte görevinden uzaklaştırılmış bir polis memurunun “skandal İstinaf Kararı” sözleriyle kendince değersiz göstermeye çalıştığı karar da, yılların tecrübesine sahip 3 yüksek yargı mensubundan oluşan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 1 Ağır Ceza Heyetinin, 1,5 yıl süren titiz değerlendirmesinin ardından verdikleri, -yerel mahkemenin hukuka aykırı mahkumiyet hükümlerini– 708 AYRI CİHETTE ESAS ve USÜL BAKIMINDAN BOZAN 400 SAYFALIK GEREKÇELİ KARARIDIR. Bugün Türkiye’nin önde gelen hukukçuları ve Türk Ceza Kanunu’nu yazan profesörleri de dahil tüm hukuk camiası bu kararın yerinde ve doğru olduğu kanaatindedir. Mesleğinden uzaklaştırılmış bir polis memurunun teknik olarak bilgisi ve tecrübesi olmadığı bir alanda düşüncesinin bu tecrübeli ve uzman hukukçuların kararı karşısında bir kıymeti yoktur.
BAM 1. CD tarafından verilen bu bozma kararı o derece titiz bir çalışmadır ki, bozma kararındaki her maddenin hem çok sayıda yerleşik Yargıtay İçtihadı ile hem de uzman bilirkişi raporlarından alıntılarla ayrı ayrı gerekçelendirildikleri de görülmektedir.
İSTİNAF MAHKEMESİNİN BU DETAYLI, TİTİZ ve GEREKÇELENDİRİLMİŞ KARARINA KARŞI ÇIKANLARIN İSE, TESPİT EDİLEN HUKUKSUZLUKLARA DAİR KANUN MADDELERİNE DAYANARAK “ŞU AÇIDAN YANLIŞ VEYA BU AÇIDAN İSABETSİZ” DİYE BİR DEĞERLENDİRMELERİ DE YOKTUR. Özellikle de Furkan Sezer’in öfkesi, husumeti ve hayal ürünü hikayeleri dışında bir tane dahi makul, mantıklı ve hukuki dayanağı olan bir yorumu bulunmamaktadır.
MÜVEKKİL ve ARKADAŞLARININ MARUZ KALDIKLARI YÜZLERCE HUKUKSUZLUK İSTİNAF TARAFINDAN TESPİT EDİLMİŞKEN BUNLARIN TEK BİR TANESİ BİLE KONU EDİLMEDEN, MAGAZİNSEL YORUMLARLA, SANSASYONEL MANŞETLERLE İSTİNAF HAKİMLERİNİN HEDEF ALINMASI DA ASLINDA KUMPASIN BOYUTUNU GÖZLER ÖNÜNE SERMEKTEDİR.
Bununla birlikte İstinaf heyetinin, bazı çevrelerin etkisine göre değil kanunlara göre hareket ettikleri için hedef alınmaları her şeyden önce Türkiye’nin mevcut düzeni ve geleceği açısından rahatsız edici bir durumdur.
BASININ BÖYLE BÜYÜK BİR DOSYADA, –ÜSTLERİNDEKİ TÜM DERİN DEVLET BASKI VE DAYATMASINA RAĞMEN– HUKUKTAN YANA TUTUM GÖSTEREN İSTİNAF HAKİMLERİNİ DESTEKLEMEK YERİNE, YALANI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMİŞ, ÜSLUBUNDAN VE TARZINDAN DURUMLARI AŞİKAR OLANLARIN YALANLARINI KÖRÜ KÖRÜNE GÜNDEME TAŞIMASIYSA ŞAŞILACAK BİR DURUMDUR.
Üstelik, söz konusu derin devlet yapılanmasının tetikçileri ve bunlarla iş birliği içindeki bir kısım medya ve sosyal medya mecraları tarafından, İstinaf heyeti hakimleri hakkında yayılan iddiaların asılsız ve yalan olduğu da heyet hakkında yürütülen yargılama sürecinde net bir şekilde açığa çıkmıştır. Buna göre;
- İstinaf hakimlerin ve akrabalarının mevcut BANKA HESAPLARI VE MALİ DURUMLARI, “RÜŞVET ALDILAR” İDDİASININ DOĞRU OLMADIĞINI ispatlamıştır.
- HTS kayıtları, İstinaf hakimlerinin ADNAN OKTAR DAVASI SANIKLARI YA DA AVUKATLARINDAN HİÇBİRİSİYLE İLETİŞİM HALİNDE OLMADIKLARINI göstermiştir.
- İstinaf hakimleriyle Adnan Oktar Davası SANIKLARI VE AVUKATLARI ARASINDA HİÇBİR GÖRÜŞME KAYDI DA YOKTUR.
- Yapılan müfettişlik incelemesinde, BAŞMÜFETTİŞLİKÇE KONUNUN MUAHEZEYİ GEREKTİRMEDİĞİ (YANİ YARGILAMA YAPILACAK BİR HUSUS OLMADIĞI) RAPOR EDİLMİŞ ve SORUŞTURMANIN İŞLEMDEN KALDIRILMASINA KARAR VERİLMİŞTİR. Buna rağmen söz konusu İstinaf hakimlerinin yine de yargılanıyor olması ise, DOSYADAKİ DERİN DEVLET BASKISI ve MÜDAHALESİNİN bir başka delilidir.
FURKAN SEZER’İN KAMUOYUNDAN GİZLEDİĞİ GERÇEKLER
Elinde hiçbir resmi belge ya da delil bulunmamasına rağmen, sadece davanın husumetli müştekilerinin uydurduğu hayali senaryo ve iftiraları durmaksızın tekrarlayan eski polis Furkan Sezer’in o dönemde emri altında görevli BAZI POLİS MEMURLARI TARAFINDAN, BASKI ve TEHDİT EDİLEREK ZORLA ŞİKAYETÇİ YA DA ETKİN PİŞMAN YAPILAN GENÇ KIZ ve KADINLARDAN BAHSEDİLMESİ ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR.
Bu konudaki en dikkat çekici örneklerden birisi, BAZI POLİS MEMURLARININ BASKI, TEHDİT ve TACİZİNE MARUZ KALDIĞI İÇİN ZORLA ETKİN PİŞMAN OLMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILAN MERVE BOZYİĞİT’İN YAŞADIKLARIDIR.
22.10.2018 tarihinde evine yapılan bir baskınla gözaltına alınmış olan Merve Bozyiğit isimli genç kadın, o dönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memurlarının kendisine yönelik tehdit, taciz ve baskılarına dayanamayarak EMNİYETTE KENDİSİNE SÖYLETİLEN PEK ÇOK İFTİRAYI GÜYA GERÇEKMİŞ GİBİ TEKRAR ETMEK ve ZORLA ETKİN PİŞMAN OLMAK mecburiyetinde kalmıştır. Bunu karşılığında ise tutuklanmaktan kurtulmuş ve salıverilmiştir.
Ancak masum insanlara iftira atmanın verdiği vicdan azabına daha fazla dayanamadığını belirten Merve Bozyiğit, müvekkil ve arkadaşlarının ilk derece yargılamasının yapıldığı İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda verdiği hür ifadesinde –mahkemenin adaletine, devleti ve milleti temsil ediyor oluşuna da güvenerek- emniyette tutulduğu esnada Mali Şubede görevli polis memurlarından ŞİDDETLİ BİR BASKI GÖRDÜĞÜNÜ, etkin pişman olması için TEHDİTLER VE TACİZLERLE KARŞILAŞTIĞINI, HAKARETE UĞRADIĞINI ve saatler süren, müthiş yıkıcı bir ifade süreci geçirdiğini detaylarıyla anlatmıştır. Ayrıca emniyette kabul etmek zorunda kaldığı suçlamaların ve söylemek zorunda kaldığı yalanların “KENDİSİNE ZORLA SÖYLETİLDİĞİNİ” dürüstçe anlatma cesareti de göstermiştir.
BURADA ESAS ŞAŞIRTICI OLAN İSE;
Merve Bozyiğit’in mahkemedeki hür ifade beyanında “emniyetteki baskı ve zorlama sebebiyle mecbur bırakılmış olduğu ETKİN PİŞMANLIKTAN VAZGEÇTİĞİNİ” beyan etmesinin ardından, ilk derece mahkemesinin göstermiş olduğu inanılmaz tutumdur.
İlk derece mahkemesi, Merve Bozyiğit’in ifadesinde dile getirdiği iddiaları araştırmak ve emniyette tutulduğu süre içerisinde kim ya da kimler tarafından tehdit ve tacize edildiğini tespit etmek yerine, ETKİN PİŞMANLIKTAN VAZGEÇTİĞİ İÇİN MERVE BOZYİĞİT HAKKINDA TUTUKLAMA KARARI VERMİŞTİR.
Üstelik Merve Bozyiğit’in emniyette sorgulanmasına ilişkin anormallikler bununla da sınırlı değildir.
- Her ne hikmetse emniyette olduğu esnada Merve Bozyiğit’e gönderilen CMK AVUKATI, kendisine bu SORGUYU ve TACİZİ YAPAN POLİSLERDEN BİRİNİN EŞİDİR. Hayatın olağan akışına aykırı ve teknik olarak gerçekleşmesi ihtimaller ötesi olan böyle bir durumun, böyle bir vakada gerçekleşmesi KUŞKUSUZ Kİ SON DERECE DİKKAT ÇEKİCİDİR.
- Ayrıca Merve Bozyiğit’in mali şubede 14 saat süren sorgusunun KAMERA KAYDININ OLMAMASI ile KAYIT ALINMADIĞININ TUTANAKLARDA YER ALMASI DA BİR BAŞKA ŞAİBEDİR.
- Buradaki en fazla dikkat çeken şaibelerden bir tanesi ise, sorguyu yapan kişinin, dosya adı sıklıkla geçen ve çok sayıda kişiyi “şüpheli” sıfatıyla karşısına çağırıp, zoraki etkin pişmanlar ve müştekiler üreten polis memuru AYHAN BEDİR oluşudur.
Dolayısıyla eski polis Furkan Sezer’in, kendisi gibi husumetli müştekilerinin uydurduğu hayali senaryo ve iftiraları durmaksızın tekrarlamak yerine, kendisinin başında olduğu dönemde İstanbul Mali Şubede görevli polis memurlarınca sistematik şekilde baskı, tehdit ve tacizler neticesinde etkin pişman olmak mecburiyetinde bırakılan bu genç kız ve kadınlar konusundaki şaibeleri ortadan kaldırması gerekir.
Kamuoyunun bilgilerine sunarız. 10.10.2025