ÜLKEMİZ ÖZEL BİR DÖNEMDEN GEÇİYOR OLDUĞUNDAN HUKUKUN UYGULANACAĞINI DÜŞÜNMEK GERÇEKÇİ DEĞİLDİR
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Sayın Genel Başkanı Özgür Özel ile bazı parti yöneticileri, milletvekilleri ve belediye başkanlarının yaptıkları konuşma ve basın açıklamalarından “CHP ile ilgili devam eden yargılamaların hızlanması durumunda GÜYA HUKUKUN İŞLEYECEĞİ ve DAVALARIN CHP LEHİNE SONUÇLANACAĞI” şeklinde parti genelinde YANLIŞ BİR KANAATİN HAKİM OLDUĞU görülmektedir.
Maalesef ki ülkemiz, yargı üzerindeki ağır baskılar sebebiyle ADALET KAVRAMININ ARTIK TAMAMEN RAFA KALDIRILDIĞI, hukuksuz karar ve uygulamaların herkesin gözü önünde ve rahatça yapılabildiği, yapanların çok büyük bir kısmı cezasız kaldığı için daha da pervasızlaştıkları oldukça özel bir dönemden geçmektedir.
Bu sebeple kanaatimizce “CHP ile ilgili dosyalarda davaların hızlı görülmesi durumunda hukukun işleyeceğini ya da verilecek kararın adil olacağını düşünmenin ancak gerçekçi olmadığı” açıktır.
Müvekkil Adnan Oktar’ın konuyla ilgili düşünce ve açıklamaları şöyledir:
Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, müvekkil Adnan Oktar Sayın Özgür Özel’in vatansever, hamiyetli, tevazulu, candan, her düşünceden ve inançtan insana karşı saygılı ve koruyucu tavrını takdirle takip etmektedir. Son dönemlerde vefalı, sadık, cefakar ve fedakar bir kişiliğe sahip olduğunun delili olan gelişmelerin de, kendisinin bu güzel yönlerinin görülmesine vesile olduğu için hayırlı olduğunu düşünmektedir. Kendisinin ve arkadaşlarının samimiyetlerine güvenmekte, adaletin tesisi için verdikleri emeğe saygı duymakta, bu sebeple de bazı önemli hususlara dikkatlerini çekmek istemektedir.
Bugün yaşanan hukuksuzlukların ilk provasının yapıldığı Adnan Oktar Davası ile CHP bağlantılı davalardaki hukuksuzlukların şaşırtıcı benzerlikleri Türkiye’nin bugünkü aşamaya nasıl geldiğini göstermesi açısından çarpıcıdır. Son 7 yıldır müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının sistematik olarak yaşamakta olduğu hukuksuzluklar şu anda ne yazık ki CHP tarafından da tecrübe edilmektedir. ÖZEL GÖREVLENDİRİLMİŞ hakimlerden, ETKİN PİŞMAN DEVŞİRME stratejisine; SAHTE GİZLİ TANIKLARDAN, TEHDİT İLE ÜRETİLMİŞ müştekilere; sadece BEYAN ÜZERİNE TUTUKLAMALARDAN, PARA KARŞILIĞI İFTİRA VE TAHLİYE BORSASINA kadar müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları tarafından yaşanan her detay, hali hazırda CHP cihetinde de yaşanmaktadır.
ADNAN OKTAR DAVASINDA BUGÜNKÜ HUKUKSUZLUKLARIN HALKA KABUL ETTİRİLMESİ OPERASYONU YAPILMIŞ, BUGÜN YAŞANANLARI O GÜN BU HUKUKSUZLUKLARI DESTEKLEYEN VE ALKIŞLAYANLAR İNŞA ETMİŞTİR
Bugün CHP’yi desteklediği bilinen gazetecilerin ve medya kuruluşlarının SIKÇA ELEŞTİRDİĞİ HUKUKSUZLUKLARDAN ÇOĞUNUN ADETA PİLOT UYGULAMA OLARAK, BİLİNÇLİ BİR PROJE ŞEKLİNDE ADNAN OKTAR SORUŞTURMASIYLA BİRLİKTE HAYATA GEÇİRİLDİĞİ artık tüm Türkiye tarafından bilinmektedir.
Ancak o dönemde yapılanlara ve benzerlerine ses çıkarılmamış, hatta tam tersi alkışlanmış olması, bunların git gide yayılmasında ve günümüz Türkiye’sinin koşullarına ulaşılmasında önemli faktörlerden biri olmuştur.
Örneğin Ekrem İmamoğlu Soruşturması’nda, özellikle muhalif kesimler tarafından eleştiri konusu yapılan uygulamalarla bazı kıyaslamalar yaparak, bugünlere Adnan Oktar Soruşturması’ndan başlanarak gelindiği, aşağıda sadece bir kısmına yer verebildiğimiz benzerlikler sayesinde açıkça görülmektedir:
- Zorla etkin pişman devşirebilmek için uygulanan hukuka aykırı çok sayıda yol ve yöntem kullanılmasından İFTİRA AT – KURTUL mantığına,
- Sanıklarında kendilerini adil bir şekilde savunmalarına engel olabilmek amacıyla avukatlarının bile tutuklanmasından,
- Kamuoyuna suçlu oldukları imajı verebilmek amacıyla sağlık kontrolü sırasında sanıkların kelepçeli şekilde basına teşhir edilmelerine,
- Yargılananların aileleri ve avukatlarından uzak şehirlerdeki cezaevlerine konulmalarından,
- Bazı davalarda ya da ara kararlarda aleyhte karar veren hakimlerin terfi ettirilmesi, lehte karar veren hakimlerin ise sürgün edilip haklarında soruşturma açılmasına,
- Tutuksuz yargılanma ya da adli kontrol şartıyla salıverilen bazı sanıkların, üst mahkemelerce yeniden tutuklanıp cezaevine konulmalarından,
- Cezaevinde kalamayacak derecede ağır hastalıkları olan sanıkların dahi adli kontrol hükümlerinden faydanlanmasına izin verilmeyip cezaevinde ölüme terk edilmelerine kadar sayısız benzerlik bulunmaktadır.
SANIKLAR ARASINDAN ETKİN PİŞMAN DEVŞİRMEK AMACIYLA UYGULANAN HUKUKA AYKIRI YÖNTEMLER VE İFTİRA AT – KURTUL MANTIĞI

SANIKLARIN (İLGİLİ USÜL ve YÖNETMELİKLERE AYKIRI ŞEKİLDE) AİLELERİNDEN ve AVUKATLARINDAN UZAK FARKLI FARKLI ŞEHİRLERDEKİ CEZAEVLERİNE GÖNDERİLMELERİ
SANIKLAR ARASINDA CEZAEVİNDE KALAMAYACAK DÜZEYDE AĞIR HASATALIKLARI OLANLARIN ÖNCE SALIVERİLİP ARDINDAN TEKRAR TUTUKLANARAK BU KİŞİLERE KATBEKAT ZULÜM EDİLMESİ
Müvekkil Adnan Oktar’ın arkadaşlarından Hüseyin Alpar Sayın, hayati tehlikesi bulunan ağır bir hastalığı olması sebebiyle hakkında düzenlenen devlet hastanesi heyet raporunun ardından tahliye edilmiştir. Tahliyesinin ardından bir kısım medya tarafından hakkında haber yapılarak hedef gösterilen Hüseyin Alpar Sayın hakkındaki heyet raporu bozdurularak apar topar bozularak tekrar tutuklanmış ve yeniden cezaevine gönderilmiştir. Hüseyin Alpar Sayın hakkında yapılan hedef gösterici haberlerden birisini de şu an Halk TV’de ana haber sunucusu olan Ece Üner yapmıştır. 20 Nisan 2021 Tarihli Show TV Ana Haber bülteni yayınını, Show TV’nin Youtube hesabında izleyebilirsiniz. Yayın linki ve haberin kapak fotoğrafı aşağıdadır.
https://www.youtube.com/watch?v=AZmKWZJH7YQ

Adnan Oktar davasında yaşanan ağır hastalıkları olan kişilerin bile önce salıverilip ardından tekrar tutuklanmaları vakıasının bir benzeri daha sonra İBB Davası olarak bilinen davalarda da yaşanmış; Ekrem İmamoğlu’nun avukatı hastalığı sebebiyle önce salıverilmiş ardından ise tıpkı Hüseyin Alpar Sayın gibi tekrar tutuklanmış ve cezaevine gönderilmiştir. Habere ilişkin detayları NTV Haber Sitesi’nin 7 Ağustos 2025 Tarihli bülteninden okuyabilirsiniz. İlgili yayın linki ve kapak fotoğrafı aşağıdadır.
https://www.ntv.com.tr/turkiye/murat-calik-tekrar-cezaevine-gonderilecek,xF0O4axtNUWU7PFjdejW8w

SANIKLAR İLE BİRLİKTE AVUKATLARINI DA TUTUKLAYARAK SAVUNMANIN GÜCÜNÜ KIRMAK VE ADİL ŞEKİLDE YARGILANMALARINA ENGEL OLMAK
Adnan Oktar Davası yargılamalarında müvekkil ve arkadaşlarının savunma gücünü kırmak ve kendilerini adil şekilde savunmalarına engel olmak amacıyla sanıklarla birlikte avukatlarının da gözaltına alındıkları, bir kısım sanık avukatlarının da tutuklandığı bilinmektedir. Konuya ilişkin olarak basına yansıyan haberlerden, 1 Nisan 2022 Tarihli Veryansın TV haberinin kapak fotoğrafı ve ilgili yayın linki aşağıdadır.
https://www.veryansintv.com/adnan-oktarin-avukati-tutuklandi

Adnan Oktar Davasında provası yapılan avukatların da tutuklanması hukuksuzluğunun bir benzeri daha sonra İBB Davası olarak bilinen davalarda da yaşanmıştır. Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Av. Mehmet Pehlivan da tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Zamanında bu hukuksuzluğun katbekat fazlası Adnan Oktar Davasında yaşanırken hiç sesini çıkarmayan medya bu kez konu İBB Davası olduğunda Ekrem İmamoğlu’nun avukatının tutuklanmış olmasını sayısız habere konu ederek günlerce tartışmıştır. Aşağıda konuya ilişkin 19 Haziran 2025 Tarihli Anadolu Ajansı ve BBC News Türkçe’de yayınlanan haberlerin kapak fotoğraflarını ve ilgili haber linklerini bulabilirsiniz.
https://www.aa.com.tr/tr/gundem/ekrem-imamoglunun-avukati-mehmet-pehlivan-tutuklandi/3604937#
https://www.bbc.com/turkce/articles/c9w1k0ypk1yo
Görüldüğü gibi Ekrem İmamoğlu’nu da kapsayan CHP bağlantılı soruşturmalardaki hukuka aykırı işlemlerin aynısı (bahsettiklerimiz dışında çok sayıda başka benzerlikler de vardır), hatta çok daha fazlası müvekkil ve arkadaşlarıyla ilgili yargılama sürecinde misliyle yaşanmıştır. Adnan Oktar Davası dosyasında BAŞTAN SONA DÜŞMAN HUKUKU UYGULANMIŞTIR. BU DOSYA, DAHA YARGILAMANIN HEMEN BAŞINDA İSTANBUL 30. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NİN HEYETİNİN DAĞITILIP ÖZEL HEYETİN ATANDIĞI BİR DOSYADIR Kİ, BU GELİŞMEYLE BİRLİKTE DOĞAL HAKİM İLKESİ DE İHLAL EDİLMİŞTİR.
Henüz CHP davalarında yaşanmamış ancak müvekkil ve arkadaşlarının maruz kaldıkları hukuksuzlukların da yakın zamanda yaşanacağı görülmektedir. Örneğin,
- savunma sürelerinin sınırlanması,
- sanıkların kendilerini anlatmalarına müsaade edilmemesi,
- cezaevinde olan sanıkların savunma evraklarına el konulması,
- sanıkların hiçbir suç unsuru içermeyen özel hayatlarının magazin konusu yapılarak kamuoyu algısı oluşturulması,
- tanık dinletilmesine izin verilmemesi,
- tevsii tahkikat taleplerinin reddedilmesi,
- lehe delillerin tamamının göz ardı edilmesi,
- bilirkişi mütalaalarının yok sayılması,
- sanıklar ve müdafilerinin dosyanın tüm içeriğine ulaşmasına engel olunması,
- esas hakkında mütalaanın iddianameden aynen kopyalanarak yazılması ve sanıkların yaptıkları savunmanın ortaya koydukları delillerin hiçbir değerinin olmaması,
- yargılamanın olağanın üzerinde bir hızla tamamlanıp hukuka aykırı şekilde cezaya hükmedilmesi,
- TCK 220/5 maddesi uygulanarak yöneticilikle isnat edilen kişilerin dosyadaki diğer sanıkların işledikleri iddia edilen tüm suçlardan kanunen zemini olmasa dahi sorumlu tutularak binlerce yıla varan fahiş cezalar verilmesi,
- Gerekçeli kararın kişisel yorumlarla dolu olup hukuki bir delil ortaya koymaması,
- İstinaf ve Yargıtay aşamasında dosyanın kapağının dahi açılmadan onanması gibi ADNAN OKTAR DAVASINDA YAŞANMIŞ OLAN HUKUK FELAKETLERİNİN CHP DAVALARINDA DA YAŞANACAĞI ANLAŞILMAKTADIR.
Müvekkil Adnan Oktar farklı taraflara yönelik tutumların birbirine bu kadar benzediği olaylarda, tek tarafın haklarını savunup diğer tarafın haklarını görmezden gelmenin doğru, vicdanlı ve mantıklı bir tutum olmadığını düşünmektedir. Burada şu ayırımın yapılması da gerekmektedir: Bir kimse suçlu olsa bile o kimsenin suç işlemesi ayrı, maruz kaldığı hukuksuzluklar ayrı değerlendirilmelidir.
KALDI Kİ MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARININ SUÇ İŞLEMEDİĞİNİN YÜZLERCE SOMUT DELİLİ VARDIR. TÜRKİYE’NİN TÜM ÖNDE GELEN HUKUKÇULARI DA AYNI KANAATTEDİR. Suçlu bir insanın haklarının savunulmasının da, onun işlediği suçun savunulması anlamına gelmeyeceği açıktır. Bu yüzden hiç kimsenin hukuksuzluğu savunması için bir bahanesi yoktur. Üstelik bugün halen yargılaması devam eden bazı siyasi davalarda kişilerin birtakım suçları işlemiş olduklarının ispatlanması da muhtemeldir. Herhangi bir insan suç işlemesinden veya suç işlediğinin sanılmasından dolayı, hiçbir yaptırımla karşılık bulmayan aleni kanunsuz eylemlere maruz kalıyorsa, onun yaşadığı ülkede diğer alanlarda hiçbir haksızlığa izin verilmiyor olsa dahi hukuk devletinden bahsedilemez. O halde yapılması gereken her kişi için her durumda hukukun uygulanmasını savunmaktır. Sayın Özgür Özel’in de bu vicdan ve duyarlılıkta olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak göz ardı edilmemesi gereken önemli bir de gerçek vardır: Bugün Türkiye’de yargı Cumhuriyet tarihinin en ağır ve zor dönemlerinden birini geçirmektedir ve adaletin çoğu zaman rafa kaldırıldığı görülmektedir. Bu koşullar altında “bir an önce yargılama yapılırsa adalet tecelli eder” yaklaşımı gerçekçi görülmemektedir. Hukukun bu kadar aleni çiğnendiği koşullarda yapılacak yargılamanın soruşturma aşamasından farklı bir netice vermeyeceği aşikardır.
Elbette tutuklu sanıkların yargılanarak özgürlüklerine kavuşmayı talep etmeleri en insani haklarıdır ancak önemli olan yargılamanın kanunlara ve içtihatlara göre yapıldığı bir ülkede yargılanmaktır. Müvekkil Adnan Oktar bu konuda tüm siyasi partiler gibi CHP’ye de önemli bir sorumluluk düştüğü kanaatindedir.
Eğer CHP dindarlar, muhafazakarlar ve dindar camiaların da adaletini, hakkını, hukukunu koruyacağını tutumuyla tam olarak vatandaşlara hissettirir ve samimiyetini ortaya koyarsa gerçek bir hukuk devletinin tesisi için atacağı her adım çok güçlü ve sağlam olacaktır. Toplumun geniş bir kesimine yerleşmiş olan “iktidara gelirlerse dindarları mağdur ederler” inancının ortadan kalkması CHP’nin bu konuda ısrarla ve samimiyetle güvence vermesini gerektirmektedir. Ancak CHP bu güvenceyi verirken bir yanda CHP’nin savunucusu gibi görünen bazı basın kuruluşlarının dindar ve dindar camialara karşı öfkeli, alaycı, ezilmelerini isteyen ve eski Türkiye stilini anımsatan yayınlar yapmaları ciddi şüphelere sebep olmaktadır. Bir de bunun üzerine müvekkil ve arkadaşları başta olmak üzere dindar insanlara haksızlık, hukuksuzluk yapıldığında bundan sevinç duyan yayınlar yapılması, hukuksuzluğun alkışlanması, adeta “daha yok mu” denilmesi halkın CHP’ye duyduğu güveni sarsmaktadır. Bu da hukuksuzluğun çığ gibi katlanarak büyümesine ivme kazandırmaktadır.
Tüm bu sebeplerle, CHP’li yetkililerin arkadaşlarının bir an önce yargılanmalarını istemeleri insani ve doğal olmakla birlikte, arkadaşları Mahkeme huzuruna çıkınca Türkiye’deki hukuksuzluk felaketi ortadan kalkmış olmayacağından, önceliği bu felaketin kalkmasına vermek daha doğru olacaktır.
Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız. 16.10.2025