Adnan Oktar’dan Duyurudur
Hukuki mütalaa, ilgili hukukçuların, profesörlerin, hocaların, gözlemlerini ve kanaatlerini bildirdikleri, olayları ve vakaları hukuki olarak değerlendirdikleri, hukuk davaları için oldukça önem taşıyan belgelerdir. Mütalaalar, genellikle duayen hocalar ve profesörler ve işinin ehli kişiler tarafından hazırlanır ve söz konusu tecrübeli hocaların, davanın tarafı olmayıp mütalaalar yoluyla dava hakkında görüş vermeleri oldukça kıymetli bulunur. Bu mütalaalar, yargılamayı yapan hakimlerin dahi hocaları tarafından verildiğinden, mutlaka dikkate alınması gereken, hakimlere yol gösteren belgeler niteliğindedir.
Hukuksuzlukların ciddi boyutlara ulaştığı, özellikle müvekkil ve arkadaşlarına 7 yıldır ardı arkası kesilmeyen hukuksuzlukların uygulandığı böyle bir dönemde;
- Yargılamaya ait tüm sistem kumpasa uygun hareket ederken,
- Kararlar, daha yargılamalar başlamadan verilmişken,
- Müvekkili cezaevinde tutabilmek için özel bir strateji izleniyorken,
- Göz göre göre oyunlar oynanıyorken,
- Müvekkil ve arkadaşlarına son derece hukuki gerekçelerle beraat veren hakimler sürgün ediliyor ve haklarında soruşturmalar açılıyorken,
- Hukuka uygun hiçbir kararın alınmasına izin verilmiyorken,
BAĞIMSIZ HOCALARIN VE PROFESÖRLERİN GÖRÜŞLERİNİN YER ALDIĞI MÜTALAALAR HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA ÖNEM TAŞIMAKTADIR. Adnan Oktar davasında, hemen her hukuksuzluk karşısında, duayen hocalardan alınmış olan bu mütalaalar, kumpas davası kapsamında verilen hukuk dışı kararları gözler önüne sermekte; şu an dikkate alınmasa da, HUKUKUN İŞLEDİĞİ BİR DÖNEMDE, NELER YAŞANDIĞINI GÖZLER ÖNÜNE SERMEK İÇİN beklemektedir.
Söz konusu hukuki mütalaalar, duayen hocalar ve kanun yazarı profesörler tarafından verildiğinden ve bu hocalar, ortada suç örgütü olmadığını gayet açık ve hukuki delillerle gözler önüne serdiğinden, bu durum kumpasçıların ağırına gitmiş ve söz konusu mütalaaları itibarsızlaştırma girişimi başlamıştır. Zaten dikkat edileceği gibi kumpas davalarında bütün yöntem, karalama ve itibarsızlaştırma üzerine kuruludur. Gerçek delillerin kullanıldığı hiçbir aşama söz konusu olamamaktadır.
İtibarsızlaştırma yöntemi ise yine son derece ilkeldir. Mütalaaların ÖNEMSİZ olduğu, çünkü PARAYLA ALINDIKLARI iddiası gündeme getirilmiştir. Bu akla ziyan iddia ile, bu hukuki belgeleri değersizleştirmek amaçlanmaktadır.
Mütalaalar Bir Emek İşidir; Elbette Para Karşılığı Yazılır
MÜTALAALAR ELBETTE PARA KARŞILIĞI YAZILIR. Bir hakim nasıl maaş karşılığı çalışıyorsa, bir savcı nasıl aylık ücretini alıyorsa, BİR HUKUKÇU PROFESÖR DE, KENDİ BİLGİ VE TECRÜBELERİNİ AKTARDIĞI VE BİR DAVAYI YORUMLADIĞI, İMZASINI ATTIĞI HUKUKİ BELGEYİ ELBETTE PARA KARŞILIĞI VERECEKTİR. Bu, söz konusu hukuk duayenlerinin MESLEĞİDİR; icra ettikleri mesleklerden para almamaları gerektiği nasıl bir mantıkta iddia edilebilir; anlamak mümkün değildir.
Bir hakim, şayet mesleğini icrası karşılığında aylık maaşını almasa, görevine devam etmeyecektir. Baktığı davayı bırakacak, herhangi bir karar da vermeyecektir. Emeğinin hakkını alamadığını iddia edecektir. O da bir hukukçudur ama bu gerekçeyle görevini haklı olarak durduracaktır. Aynı durum bir savcı için de geçerlidir. Onlar için geçerli olan durumun, mütalaa yazan bir profesör için de geçerli olduğu izahtan varestedir.
Hukuki Mütalaaları Veren Profesörler, Duruşmalarda Görev Yapan Hakimlerin Hocalarıdır
Dahası, mütalaaları veren profesörler, genellikle söz konusu duruşmalarda görev yapan hakimlerin hocalarıdır. Onları yetiştiren kişilerdir. Hakimler, onların fikirleri ve tecrübelerine dayanarak yetişmişlerdir. Dolayısıyla hocaların, kendi yetiştirdikleri hakimlerin verdikleri kararları eleştirme yetkileri vardır ve bu görüşler, dava için son derece yönlendirici ve önem teşkil eden görüşlerdir.
Şayet yıllardır bu konuda emek harcayıp duayen unvanına sahip olmuş hocaların, bir dava konusunda ücretli olarak fikir beyan etmesi suçsa, onlar yanlış bir şey yapıyorlarsa, o halde neden hala görevlerindedirler? Eğer bu yanlış bir uygulama ise, görevden alınmaları ve sundukları mütalaaların da hukuki belge statüsünde olmaması gerekmez mi?
ELBETTE KİMSE BÖYLE BİR ŞEY İDDİA EDEMEZ. Çünkü söz konusu hocalar YANLIŞ BİR ŞEY YAPMAMAKTA, BİLAKİS İŞLERİNİ YAPMAKTADIR.
Şayet kumpasçılar, söz konusu mütalaalara eleştiri getirecekse, o zaman “bunlar parayla alındı” gibi son derece sathi bir mantık ileri sürmek yerine, söz konusu mütalaaların içeriğine dair bir eleştiri getirselerdi. “Buradaki izahlar haksız, doğru olan şu şekildedir, delili de şudur” diyebilselerdi. ANCAK BUNU ASLA YAPAMAMAKTADIRLAR. Çünkü yargılamaları yapan mahkemeler de, bu eleştirileri getiren kumpasçılar da, söz konusu mütalaaların içeriğinin tam olarak doğru olduğunu çok iyi bilmektedirler.
Cumhurbaşkanımız da 1998 Yargılamalarında Pek Çok Duayen Hukukçudan Mütalaa Desteği Almıştır
Cumhurbaşkanımız Sn. Tayyip Erdoğan, 1998 yılında Diyarbakır DGM’de görülen şiir davasında, pek çok duayen hukukçudan (bunların biri hariç hepsi profesördür) lehe mütalaa almıştır.
1998 Diyarbakır DGM (şiir davası) — Cumhurbaşkanı Erdoğan lehine hukuki mütalaa verenler
- Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer
- Prof. Dr. Çetin Özek
- Prof. Dr. Uğur Alacakaptan
- Prof. Dr. Doğan Soyaslan
- Prof. Dr. Bahri Öztürk
- Prof. Dr. Mehmet Emin Artuk
- Prof. Dr. Ahmet Gökçen
- Prof. Dr. Ahmet Caner Yenidünya
- Av. Necip Kibar
Bu mütalaaların tamamı para karşılığı alınmıştır. Bu zaten olması gerekendir; söz konusu hocalar, haklı gördükleri davayı savunan hukuki izahlar ve görüşler sunarak elbette emeklerinin karşılığını alacaklardır.
Emekleri karşılığında aldıkları ücret nedeniyle söz konusu hocaların görüşlerine itibar edilmemesi gibi bir durum CİDDİ BİR HEZİMET olur. Bu kişilerin tümü, tüm Türkiye’ye mal olmuş, yıllarını hukuka vermiş, duayen hocalardır. Şu anda Türk mahkemelerinde kararlar veren hakimleri yetiştiren kişilerdir. Yıllarca emek harcamışlardır; halen harcamaktadırlar ve YAPTIKLARI İŞİN KARŞILIĞINI ELBETTE ALACAKLARDIR.
Aynı durum, Adnan Oktar dosyası için mütalaa veren hocalar için de geçerlidir.
Mütalaa Veren Hocaların Hukuki Açıklamalarına Hiçbir Yanıt Verilememiştir
Mütalaalar konusunda dile getirilmesi gereken en önemli husus, kumpasçıların, Adnan Oktar dosyası kapsamında hazırlanmış olan sayısız mütalaada geçen izah ve açıklamalara karşı bir açıklama GETİREMEMELERİDİR. Şaşılacak şekilde bunu, Adnan Oktar davası yargılamasını yapan hakimler de YAPMAMIŞ, hatta bu mütalaaları gerekçeli karara dahi DAHİL ETMEMİŞLERDİR. Çünkü bu kişilerin tamamı, kıymetli hocaların, delillerle, hukuki dayanaklarla, Yargıtay kararlarıyla açıkladıkları bu önermelerin TÜMÜNÜN DOĞRU olduğunu çok iyi bilmektedirler. Dolayısıyla, buradaki açıklamaları tartışmaya açmak yerine bu mütalaaları görmezden gelmeyi veya “para karşılığı alındı” gibi sathi izahlarla geçiştirmeyi tercih etmişlerdir.
Şunu önemle belirtelim ki, hukukun işlemediği böyle bir dönemde, açık ve aleni şekilde kumpas davaları görülürken, hukuk adına neredeyse hiçbir şey dikkate alınmazken, bu mütalaaların GÖRMEZDEN GELİNECEĞİNİ elbette müvekkil ve arkadaşları da bilmektedirler. Şu an, dava dosyalarına söz konusu mütalaaların sunulmasının, kıymetli hocaların görüş ve kanaatlerinin yer almasının en önemli sebebi, müvekkil ve arkadaşları için, HUKUKUN İŞLEDİĞİ BİR DÖNEME HAZIRLIKTIR. Böyle bir zaman elbette olacaktır ve oldukça YAKINDIR. Bu olduğu zaman, dava dosyasındaki DELİLLER de, KIYMETLİ HOCALARIMIZIN KANAATLERİ de, tüm bunlara karşın YAPILAN HUKUKSUZ UYGULAMALAR da ORTAYA ÇIKACAKTIR. İşte o zaman HER BAKIMDAN HUKUKUN TECELLİ ETTİĞİ BİR DÖNEM OLACAKTIR.
Dolayısıyla, şu an mütalaaları görmezden gelenler, karlı bir iş yaptıklarını düşünmemelidirler. Müvekkile göre, hakkın tecelli edeceği bir zaman elbette vardır.
Müvekkilin konuyla ilgili görüşlerini takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.14.10.2025